Dünya bir fen bilimleri çağı yaşadı; Uzay teknoloji yarışında ki icatlar evimize, mutfağımıza kullandığımız her şeye girdi.
Büyük bir değişim yaşanıyor ve olayın içinde yaşayanlar farkında olmuyoruz. Eskiden 3 bin kilometrede simsiyah olan araç yağlarımızın kullanımı 20 bin kilometrelere çıktı, nano teknoloji bilgi sınırlarımızı zorluyor, gözüken önümüzdeki 25 yıl bilgisayarlarımıza ilave edilecek Yapay Zekalarla hayatımız daha da kolaylaşacak. Devinyumunu tamamlayan fen bilimlerinden sonra gelecek dönemin sosyal bilimler ağırlıklı olacağı hissedilmektedir.
Biz dayatma marif sistemimizde sosyolojisiz, felsefesiz, psikolojisiz eğitim modelinde yetişenler, kimler; doktorlar, mühendisler, eczacılar, askerler, diplomatlar, hukukçular, kaymakamlar, valiler vel hasıl tüm rical-i devlet sosyal olayları okuyamama özürlüsüyüz. Çözüm bulamama mazeretlisiyiz.
Örnek mi son gezi olaylarını okuyamadık, Doğumuzda ki meseleyi okuyamadık, sınırda ki kaçakçı dediğimiz zenginlikten pay almaya gelen fukarayı okuyamadık, AB’yi okuyamadık, ABD’yi anlamadık, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da gol yedik. Katar prensi koltuğu niye oğluna devretti anlayamadık.!
Yırtınıyorum, yazıyor, anlatıyorum. Japon dostlarımızın 1945 yılında kendilerine dayatılan eğitim modelinden 1960 da vaz geçerek, geri çağırma yaparak bütün okumuşlarını Japon Maneviyat kursunda geçirdikten sonra bügünkü ahlaki, fenni ve ilmi seviyeyi yakaladıklarını her fırsatta yineliyorum.
Dünya sosyal bilimlerin ağırlıklı olacağı bir ceyrek yüzyıla girerken, bizim İlahiyat fakültelerimizden sosyal bilimler ders saatlerinin azaltılıyor olmasını tartışmamız, konjönktürel bir hata değil mi?
Ülkenin en ileri beyinlerinin olduğu yer olması gereken YÖK genel kurulu böylesine yanlı ve yanlış hem de görevi olmayan hem de Üniversite özerkliğine, Akademik dokunulmazlıklara nasıl ve hangi zeka kırıntısı ile dokunuyor, anlamak mümkün değil. Terzinin kendi söküğünü dikememesi ile Akademik hayatımızı yönlendirecek olanların bu sistemi yönetememesi aynı garabettir.
Bilirmisiniz Almanya da din eğitimi alacak adam nasıl aranır, bulunur, fonlanır ve yetiştirilir. Devlet olmanın asıl şartlarından birisi de yarınlarını bırakacağı nesilleri ve onun sosyal ihtiyaçlarını bilerek şuurlu yöneticiler yetiştirme gerekliliğidir.
Bu yöneticilerin Çap’ı yani vizyonu olmalıdır, dünyayı gezebilmeli, görebilmeli kompleksleri olmayacak kadar ailesinden bazı şeyleri görebilmiş olmalı, kısaca içindeki çocuk toplumla barışık olmalı. Gizli hastalık ve sapkınlıkları olmamalı.
Tab’ı, yani duruşu, sıfatlarından değil yaptıklarından ve bilgeliğinden dik duruş sahibi olmalı. Teslimiyet, Tevazu, Tevekkül kriterlerinden sınıf geçebilmeli, İrade-i külli ile irade-i cüzi arasına kimseyi koymayacak kadar sünepelikten uzak olmalı. Dirayet sahibi olmalı, Onurlu olmalı.
Kab’ı, yani İmam-ı Azama göre Din şartından sonraki Neseb şartı, Aile, yöre, yetişilen ortam veya bu günkü bilimsel verilerle aile genetiğinde kalıtımsal hastalıklar ve devlete isyan olmamalı.
Bunları ben söylemiyorum büyük alim İbn Miskeveyh söylüyor, modern ilim 3K derken o yüzyıllarca önce Çap, Tab, Kap demiş.
İlahiyat Fakültelerinde Sosyal bilim ders saatlerini daha da artırmalıyız. İtikatta Maturidi olduğumuz onunda Akla ve Hürriyete verdiği önemi, olmazsa olmazı unutmamalıyız. Nakli ve taklidi inanç Arabın Eşariliğidir, Mazallah bize yıllarca İngiliz dehlizlerinden kakalanmak istenen bu yola girilmemelidir, Ders kredisi bahane, AB’nin hangi eğitim normunu uyguladınız ki 240 krediyi uyguluyorsunuz, önce kendinizi ve Üniversitelerinizi Bologna sürecine, Lizbon kriterlerine uygun hale getirin de varsın İlahiyatlar sonraya kalsın.
Çok şeyimizi bozdular sıra Amentümüze geldi,
Pagan Keşişleri 21 kişiydiler, kara kara cüppeleri de vardı.