MATURİDİLİK
Peygamberimizin vefatından sonra dört halifenin seçimi, arap milliyetçisi Muaviye’nin başa gelmesi ve bu yöndeki politikaları,devirdeki siyasi çekişmezlikler,İslam topraklarının genişlemesi ,farklı milletten insanların Müslüman olması ve de bu topraklardaki Müslüman,gayrimüslüman etkileşimleri İslam dünyasını bazı sorular sordurtmaya,akli tefekküre itmiştir.Bu yönelim sonunda insanlar mü’min kimdir,iman nedir,irade kimdedir,sünnet nedir ne değildir gibi sorular sormaya başlamışlardır ve bu konular üzerinde çeşitli fikri tartışmalar olmuştur.Bu sorulara verilen yanıtlar neticesinde insanlar farklı düşünsel ekollere ayrılmıştır.(Cebriyecilik,Cehmiyyecilik,Kaderiyyecilik…)Çok farklı düşünsel ekoller vuku bulmasına rağmen imamımız Matüridi’yi tanımak için onun ne olduğundan önce ne olmadığını öğrenmemiz yani diğer ekolleri bilmemiz gerekmektedir.Bunlar akıl ve nakili kombine ettikleri oran ölçüsünde sınıflandırılmıştır.Yalnız şu unutulmamalıdır,hiçbir grup ne akılı ne nakili tamamen silmiş değillerdir sadece verdikleri önem farklıdır,ve tekrar unutulmamalıdır ki bu ekollerin hepsi Allah rızası niyetiyle yapılmıştır ama göreceğiniz üzre farklı farklı yanlışlar yapılmıştır.O halde bizim yapmamız gereken gerek bu konuda gerek hayatımızın her alanında sözü söyleyenin niteliğinden çok sözün akla mantığa ve Kuranı Kerim’e uygunluğunu kıstas olarak almalıyız ki yanlış yoldan korunalım.
Emevilerin müslümanlar üzerindeki baskısına karşı çıkış niteliği de taşıyan insanın iradesinin varlığı ve bunun tamamen insanın tasarrufunda olduğu düşüncesiyle birlikte ilk sahneyi Mutezile ekolü almıştır.Bunlar nakli inkar etmeyip aklı ön plana almak ,akıl ve nakil konusunda ikileme düştüklerinde akıl yolunu seçmek ve her şeyi akılla çözmeye çalışmak suretiyle yorum getirmişlerdir.Ayrıca gayrimüslimlere islamı akıl yoluyla ispatlamak gayreti de bu fikrin doğmasına neden olduğu söylenilmektedir.[]Tez antitez doğuracağından bunların karşısına da yine bir uç düşünce olan Selefilik gelmiştir.Kendileri, selefin yolundan gittiklerini iddia ettikleri için kendileri bu isimle çağrılır.Bunlar daha çok hadis alimlerinden oluşan gruptur ve neredeyse tamamen nakile önem vermişlerdir.Hatta bazı müteşabih ayetler dediğimiz direk anlamını vermeyen ayetleri yorumlamaktan bile kaçınmışlardır.Bugün Arabistanda hüküm süren Vehhabilik bu itikattadır.
Ve bu iki uç fikrin arasında seleflere daha yakın akli bir miktar daha ön plana çıkarmış Eş’arillik ve de akli tefekkür konusunda akıl ile nakil kavramını dengeli bir şekilde harmanlayan ,akılcılıkta Mutezilelere daha yakın olan Matüridilik bu ekollerin en önemlilerini ve en çok taraftarın mensup olduğu akımı oluşturmaktadır ve de şu an günümüzde bu iki ekol ehli sünnet itikatlarından kabul edilmektedir.
Düşüncelerinin Filizlendiği Ortam
Ebu’l Hasan el-Eş’ari 873 yılında Basra’da doğmuş arap asıllı bir alimdir ve eğitimini buradaki ve Bağdat’daki büyük medreselerde almıştır.Bulunduğu toplumun katı tutumu ,düşünce özgürlüğünün olmaması görüşlerinin nakli ve muhafazakar yönünün ağır basmasında etkin rol oynamıştır.Bu şekilde bu coğrafyadaki birçok kişinin taraftarlığını kazanmıştır.Bununla birlikte 862 yılında ,hilafetin merkezinin uzağında Abbasiler döneminde özerk olup daha sonra bağımsızlığını ilan eden Samanoğulları Devletinin sınırlarındaki Semerkand’a bağlı Maturid kasabasında doğan Ebu’l Mansur el Matüridi ise Maveraünnehir denilen bölgede yaşamış bir Türk bilginidir.Maveraaünnehir bölgesindeki düşünce özgürlüğü,fikri tartışma serbestliği Matüridi’nin o dönem için ki hatta bu dönem için radikal sayılabilecek görüşlerinin ortaya çıkmasında uygun bir zemin hazırlamıştır.O bölgede hakim olan ve akılcı ,Türk toplumuna uygun bir din anlayışı olan İmam-ı Azam’ın görüşleri de Matüridi tarafından sistemleştirilmiştir.
Maturidi Neden Geri Planda Kaldı?
Bu 2 alim aynı dönemde 9.yüzyılda yaşamış olmalarına rağmen,Maturidilikin ismi anca 11.yüzyılın sonlarına doğru zikredilmektedir.Bunun kasıtlı ve de kasıtsız olmak üzere bir sürü faktörü vardır.Genel olarak şunlardır:
-Hilafetin merkezinden uzak oluşu düşüncelerinin duyulmasını geciktirmiştir.
-Bunun nedenleri arasında arap milliyetçiliğinin büyük yeri vardır.Bu konuda çalışma yürüten Prof.Dr.Hanifi Özcan maturidiliki Türk kültürü içerisinde ortaya konulmuş ve geliştirilmiş inanç sistemi olarak tanımlamaktadır.Bu halde Maturidilik Müslüman Türk’ü ve de bundan ilham alabilecek diğer Müslüman milletleri arap asimilasyonundan koruyan bir düşünce sistemi olup arap milliyetçilerini rahatsız eden bir görüştür.İşte bu yüzden ilk Ebu Hanife ve daha sonra bu akaidi sistemleştiren Maturidi arap coğrafyası tarafından pek sevimli karşılanmamıştır.
-Arapçasının bozukluğu ve yer yer muğlaklığı da anlaşılmasını güçleştirmiştir.
-Öğrencileri ismini belirli bir zaman zikretmemişlerdir.
-Selçuklu döneminde Nizamiye medreselerine bugünkü anlamda rektör olarak atanan,felsefeye ve pozitif bilimlere karşı duruşuyla bilinen;İbni Sina,Farabi ve Harezmi gibi filozofları kafirlikle suçlayan arap ve de Eş’ari alim İmamı Gazali bu zihniyette din adamlarını yetiştirip dünyanın dört bir yanına göndermiştir.Bu da Eş’arilikin geniş kitlelere yayılmasını sağlamıştır.
Aklın ve Naklin Konumları
İlk olarak nakil konusunda baskın olan Eşari aklımız gerçekleri anlamak için açısından sınırlıdır der ve nakli ön plana çıkarır.Çeşitli doğa olaylarını,peygamber mucizelerini Allahın takdiri demekten öte gitmezler.
Fakat maturidi akıl nakil ve duyularla edindiğimiz bilgileri yorumlamada kullanma aracıdır der ve her şeye nakli esas alarak akılcı çözümler getirir.Ayrıca Maturidiye göre peygamber gelmemiş bile olsa Allah’ın varlığını akılla bulabileceğimizden dolayı aklımız bizim ahirette sorumlu olmamıza nedendir, çünkü dinin özü olan Allah’ın varlığı ve birliği(tevhid)dir. Bu konuda şu örnekler zihniyet farkını anlamada daha açıklayıcı olur.
Yavuz Sultan Selim bilime,alimlere çok önem vermiş bir padişahtı.Zamanında teknoloji o kadar gelişmişti ki aynı anda 360derece dönebilen ,12-13 atabilen toplar yaptırılmıştı ki Almanya bunu anca 1850de yapabildi.Hal böyle sürmekte iken Yavuz fethettiği bölgelerdeki alimleri İstanbul’a toplama çalışmalarına devam etmekteydi. Ridaniye savaşından sonra Yavuz Sultan Selim’in Memluklulerden getirdiği bir rivayete göre 1750 bir rivayete göre 2000 Eş’ari alim İstanbul’a getirilmiş ve medreselere yerleştirilmiştir.Bu alimlerin yetiştirdiği zihniyet meyvesini kendisinden 3dönem sonra vermiştir.3.Murad döneminde Takiyüddin İbn Manıf tarafından ilk rasathane kurulmuş ve bu rasathane namaz vakitlerini bulmada,kıblenin yönünü bulmak da kullanılırken gözlem de yapmaktaydı.Bir zaman sonra İstanbul semalarında göktaşı görülür,ve bunu veba salgını ve de deprem izler.Bunun rasathane yüzünden Allah bize ceza veriyor gerekçesiyle şeyhülislamın telkinleriyle 3.murat tarafından şu sözlerle rasathane yıktırılır:’’Gözlem yapmak uğursuzluk getirir.Meleklerin sırlarını küstahça anlamaya çalışmanın vahim sonuçları çok açıktır.Gözlem yapılan hiçbir memlekette işler yolunda gitmemiş ve devlet yapısı mutlak zelzeleye uğramıştır.’’
Fakat öbür yandan Maturidi her şeyi akılla açıklamaya çalışmıştır.Örneğin Hz. Musanın sina gölünü 2.ye yarmasını gelgit olayıyla açıklamıştır.Ayrıca Peygamberimizin miraca çıkmasından etkilenen bilim adamları somut bir insan yani madde olan Hz.muhammed’in başka bir yere alınmasından esinlenerek madde transferi üzerinde çalışmışlar ve bunu başarmışlardır. İşte bu nokta akılla nakilin birleşim yeridir ve bunu Müslümanların yapmaması üzücü olsa da, yaparsak dünyaları değiştirebileceğimizin örneğidir.
İman mı Ameldendir,Amel mi İmandandır?
Eş’ari dinin iman ve amelden ibaret olduğunu, bu ikisinin zorunlu olduğunu ileri sürmüştür.Fakat maturidi iman etmekle ,amel(ibadet ) etmenin farklı şeyler olduğunu söylemiştir.Bunu da Kur’anı Kerim’in Talak suresindeki Allaha iman eden ve yararlı iş işleyen ayetiyle delillendirmiştir.Buradaki ve ikisinin birbirinden farklı olduğunu ispatlamaktadır,yani din için gereken Allah’ın varlığına ve birliğine salt inanmaktır. İbadetler din için imanın dışındaki farzlarıdır.yani ibadetlerimiz imanımızın bir göstergesi değildir.Eğer illa bir insana imanına göre,müslümanlığına göre davranacaksak ki günümüzde ve öncesinde bunlara göre saygı görülüp,çeşitli nüfuzlar edilmektedir ,kişinin kalbini açamayacağımız için ayetten çıkarılan manaya göre ‘Vatan sevgisi imandandır’.O halde vatanını ,milletini seven ,onu koruyup yüceltmek için çalışan kişinin imanı konusunda belki bize bir ipucu olabilir.Değeri hak edene vermiş oluruz.
Kur’an Yaratılmış mıdır?
Bu soru bizlere şu an anlamsız gibi görünse de içerdiği mana açısından bir o kadar önem arz etmektedir.Bu konuda Maturidi ve Mutezile Kur’anı Kerimin yaratılmış olduğu hususunda hemfikirdir.Eş’ari ise tam tersini savunmaktadır.Bu şu anlama gelmektedir.Kur’anı Kerim mana itibariyle sabittir fakat dil,biçim bakımından yaratılmıştır.Bu fikir bizi İmamı Azam’ın ortaya attığı ve Mutezile ve Maturidi tarafından kabul edilen ana dilde ibadet konusuna götürmektedir.Onlara göre esas olan manadır,o halde hangi dilde dua edilirse edilsin manayı yakaladıktan sonra sorun yok demektir.Aksi taktirde yapılan duanın,namazın bir çocuğun babasını taklid ederek kıldığı namazdan farkı yoktur .
Rüzgarın Savurduğu Yaprak mı,Yoksa O Yaprağı Savuran Rüzgar mıyız?
İlk fikri tartışmalara konu olan irade kavramı ilk Mutezilecilerin bir başkaldırı niteliği taşımaktadır.Emevilerin halkta kurmuş olduğu baskıya karşı Müslümanların seçme hakkı olduğunu iddia ederek,irade konusundaki ilk fikri ortaya atmıştır.Onlara göre irade tamamen bize aittir.
Diğer bir yandan Eş’ariler iradenin tamamen Allah’ın elinde olduğunu ,bizim rüzgarda savrulan birer yaprak olduğunu ve rüzgar nereye eserse oraya gideceğimizi iddia etmektedirler.
Maturidi ise orta yolu bularak yapılan eylemlerde Allah’ın ve insanın iradesinin ortak etkisinden bahsetmektedir.Ona göre Allah eylemleri yaratır,kul bunlardan birisini seçer.Bu konuda şu örnek daha açıklayıcı olacaktır.Derede bir sandalda gitmekte olduğunuzu düşünün.Sizi sular götürmekte.Önünüze çıkan 2 yol ayrımından birini seçerek rotanızı çizebilirsiniz.Burada sizi götüren sular ve de ordaki yol ayrımlarını yaratan Allah’ın iradesini;sizin yol ayrımlarından istediğinizi seçmeniz kulun iradesini ifade etmektedir.
Objektif Ahlak Anlayışı
İnsan aklıyla birçok ahlaki konuda fikir sahibi olabilir.Bu ona aklı sayesinde verilen bir özelliktir.fakat aklıyla bilineyemeyecek şeyler de vardır ,örneğin adaletin iyiliğini,nankörlüğün fenalığını düşünerek bulabiliriz fakat bunların günah-sevap miktarlarını biz bileyemeyiz.
Allah’ın Hikmetinden Sual Olunmaz! mı?
Maturidi Allah’ın her şeyi bir hikmete bir sebebe göre yarattığını ,bazen akılla kavrayamasak da bunun bu şekilde işlediğini söylemiştir.Fakar Eş’ariler Allah’ın yaratıcı olup,bir sebep bir hikmet dahilinde yaratmak gibi bir zorunluluğunu olmadığı söylemişlerdir.Buna örnek olarak da akrep ve böceğin zararlı canlılar olmalarına rağmen yaratılmalarındaki hikmetin olmamasını örnek gösterilmişlerdir.
Gördüğümüz üzere bu sorulan sorular,bu cevaplar hala sorulmakta ve etrafımızda maturidiler,eşariler,mutezileler,selefiler hala varlıklarını sürdürmektedirler ve bu soğuk savaş hala devam etmektedir.Bize düşen aklımızı kullanarak ,farkındalığımızı artırmaktır.
Unutma, Şimdi Farkında olmazsan ,İlerde farkın da olmaz!!
Ahmet Doğan Ergin