Savaş Sanatlarının Atası Çin mi?
Dünya literatüründe “Martial Arts”, savaş sanatları olarak adlandırılan, ülkemizde ise coğrafi tanımıyla “Uzak Doğu Sporları”, içeriğine tam vakıf olamayanlar için “dövüş sporları” olarak tanımlanan bu alan şahsımın ulusal ve uluslararası 40 yılını harcadığım mesleki bir alandır. Tanımlamadan da anlaşılacağı gibi ülkemizin hala bir yerlere koymakta zorlandığı ve hala gerçekten anlaşılamayan, sportif alana taşınmış bir spor dalı.
Doç.Dr. Sayın Erkan GÖKSU ve birkaç bilim adamının dikkat çekmeye çalıştığı, bilimsel araştırmalar yapıp değerli bilgileri günümüze taşıdığı çalışmaları da yeterince anlaşılmayan, anlaşılmadığı kadar da önemsenmeyen bir alan savaş sanatları. Oysa bilimsel çalışmalardan anlıyoruz ki, Türk milletinin kültürünün, millet karakterinin, oluşmasında temel kaynak savaş sanatları. Çinliler, Japonlar, Koreliler anlamışlar ve ülkelerinin uluslararası alanda tanıtımlarını savaş sanatları üzerinden yapmışlar ve hala yapmaktadırlar. Bu ülkelerin tanıtım programlarına baktığımızda savaş sanatlarına verdikleri önemi daha iyi anlarız. Bugün dünyada söz konusu savaş sanatlarını bulan, geliştiren, literatürde yer alan, dünya ülkelerinde milyonlarca spor okullarıyla tarihini, kültürünü, dilini canlı tutan ülkeler, başta Çin, Japonya, Kore, Tayland birbiriyle rekabet etmektedirler. Ancak söz konusu dünya savaş sanatları alanında Çinin ayrı bir yeri vardır. Bugün dünyaca kabul edilen bu alanın atası tüm dünya ülkelerince Çin kabul edilir. Öyle bir yıkılmaz temele oturtulmuştur ki, bu kabulü sorgulamak ancak alay konusu yapılarak gülünç duruma düşmekten başka bir getirisi olmaz. Genel algı böyledir. Peki, sorgulamayacak mıyız? Alay konusu olsa da ben sorgulayanlardanım.
Bu alanın uygulayıcılarından biri olarak şahsımın da tereddütsüz yıllarca kabul ettiği bir olgu olmuştur bu genel algı. Çin savaş sanatlarının doğduğu, Japonya, Kore, Tayland gibi ülkelere de ilham kaynağı olan “Shaolin Temple (Shaolin Mabedi)” nin çok ayrı ve özel bir yeri vardır. Bu mabet 21. yüzyılda bile hala özelliğini ve önemini korumaktadır. Çinin, milyonlarca savaş sanatları (wushu, wingtsun, taichi chuan, shaolin chuan=kung-fu) okullarıyla dünyanın her yerinde kimliğini, dilini, kültürünü canlı tutması, daha sonraları bu alt yapısını ekonomik alana taşıması, Japonya’ya, Kore’ye ve Tayland’ a da ilham olmuş, aynı yolu takip ederek onlarda kendi savaş sanatlarıyla bugün ki yerlerini almışlardır ama “savaş sanatlarının atası Çin’dir” anlayışını yıkamamışlardır. Çünkü Shaolin temple gibi bir tarihi argümanları yoktur. Silahsız, kişinin el ve ayaklarıyla kendini savunabilmesinin teknik, taktik, stratejik bir boyutu olan bu savaş sanatlarında bir anlamda sınırsız imparatorluk boyutuna gelen bu ülkeler, tahmin edemedikleri başarıları yakalayınca, bu alanı daha sıkı kullanmak, milli getirilerinin devamı için bu seferde silahlı savaş sanatları alanına el atmışlardır. Sopa, kılıç, kargı (mızrak), ok gibi silahların kullanımında da yeni çalışmalar yaparak savaş sanatları alanına başkalarının girmesine izin vermemek için çabalamaktadırlar. Ama hala Çin “savaş sanatlarının atası” olarak yerini korumaya devam etmektedir. Çünkü Japonya, Kore ve Tayland çıkış noktalarının, ilham kaynaklarının Çin olduğunu kabul ettikçe bu kabul asla değişmeyecektir.
Ya gerçekte Çin savaş sanatlarının atası değilse? Eğer böyle bir tez ortaya konabilir ve belgeleriyle kanıtlanabilirse, Çin’i ilham kaynağı olarak alan ülkelerin kaynak noktaları değişecek, Çin bile
tabiin durumuna düşecektir.