Türk Tasavvuf Anlayışı Yesevilik
Prof. Dr. Sönmez KUTLU
Yesevi geleneğinde dindarlık cinsiyet üzerinden veya cinsiyet ayrımcılığı üzerinden oluşturulmadı.
Mevcut tarikatlaşmış sûfîlikte dindarlıkta cinsiyet ayrımcılığı önemli bir yer işgal eder.
Yesevi kültürde ve Yunus’un düşüncesinde akıl, ilim ve insana saygı esastır.
Tarikatlaşmış sûfîlikte akıl aleyhtarlığı ve ilim düşmanlığı teşvik edilmekte, insanlar doğruluğu-yanlışlığı kontrol edilemeyen, doğru bilginin kaynağı olarak kabul edilmeyen keşf, ilham ve mükaşefeye itibar edilmektedir.
Türk sûfîliğinde Kur’an ve Sünnet’ten akıl ile anlaşılan hikmet esastır.
Tarikatlaşmış sûfîlikte Şeyhlerin ilhamları esastır.
Yesevî, dervişleri topluma insan sevgisi, kardeşlik ve toplumsal dayanışmayı aşılıyorlardı.
Tarikatlaşmış sûfîlikte kin, nefret, dışlayıcılık ve düşmanlık aşılanıyor.
Yesevi dervişleri İslam’ı yaymada ve gönülleri fethetmede öncülerdi. Alperen olarak fetihlerin önünü açıyorlardı. Sonrasını tahkim ediyorlardı.
Tarikatlaşmış yapılarda gönüllere tahakküm kurmak söz konusudur.
Yesevî kültürde, tasavvuf Hanefi-Mâturîdîliğin akılcı söylemine tabi idi.
Türkiye’de Tarikatlaşmış yapılarda tam tersi durum var. Yani Hanefîlik ve Mâturîdîliğe İbn Arabici İrfani gömlek giydirilerek Sûfîliğin kontrolüne sokulmak isteniyor.
Türk tasavvuf anlayışında itikad ve fıkıh, alanının uzmanlarına bırakılırdı.
Bugün tarikatlaşmış yapılar, itikad ve fıkhı kontrol etmekte ve bireyin dindarlığı üzerinde baskı kurmak için kullanmaktadır.
Ahmet Yesevi ve Yunus’ta insan olan öteki değildir. Kâfir de olsa incitmeme, incinsen de incitmeme esastır.
Tarikatlaşmış yapılarda kendi dışındakiler kâfir ve öteki olarak görülmektedir.
Ebû Hanîfe ve Mâturîdî geleneğinde Müslümanlara Allah’a karşı korku ile ümit arasında olmak vardır.
Tarikatlaşmış yapılarda günahkâr mü’min ve Müslümanlara ümitsizlik telkin edilmektedir.
Hanefî-Mâturîdî gelenekte ve Yesevî yolunda ehli kıble tekfir edilemez. Hiç bir mü’min ve Müslüman için cennetlik veya cehennemlik olduğu konusunda şahitlikte bulunulamaz.
Tarikatlaşmış yapılarda kutsallaştıran şeyhler cennetlik olarak ve insanları cennete götürecek ayrıcalıklı şahsiyetler olarak görülür.
Hanefî-Mâturîdî gelenekte ve Yesevî yolunda insan sevgisi esastır. İnsanlar iki bakımdan kardeştir: İnsaniyette ve İslamiyet’te. Yaratılan yaratan dolayısıyla sevilir.
Tarikatlaşmış yapılarda tarikat mensuplarının ve ihvanların sevgisi esastır.
Yesevi geleneğinde fakir, öksüz, yetim, hasta ve kimsesizlerin dertleriyle dertlenilir.
Tarikatlaşmış yapılarda bu konuların yerine dünyevi makam, mevki ve maddi menfaatler peşinde koşulmaktadır. Günümüzde tarikatlaşmış yapılarda ticari holdingleşme ve siyaseti kontrol etme eğilimi vardır.