Canlı varlıkların en üstünü olarak tasarlanmış insanlık. Gerekli her türlü donanımla da yapılandırılmış. Yaşamının bilincine sahip olabilme yeteneği olan tek canlı… Bilinç, insanları diğer canlılardan ayıran en büyük ayrıntı…
Akıl beden ilişkisindeki koordinasyonun sağlıklı olması insanda tekâmül sürecini başlatır. Bedeni beslerken bilinçli beslenme, bütün uzuvların sağlıklı çalışmasına sebep olur. Beslenme zevk için değil aksine zevkli bir hayatın temeli olduğu için yapılmalıdır. Aklı bilgiyle beslemekte akıl sağlığı için gereklidir. Aklı bilgiyle beslemek zevk için değil zevkli bir hayatı inşa etmek için olmalıdır. Dünyasını cennete çevirmeli insan. İşte zevkli hayatın inşası; bunu başar sonra yüce yaratıcıdan cenneti bekle. Bilgi yüklemesi yapmayan insanın hayat bilincine sahip olması mümkün değildir.
Sosyal bir varlık olan insan, toplum hayatı içinde ahlak kuralları oluşturur. Dinlerinde bu kurallar üzerinde etkisi vardır. Ahlak kuralları insanların toplu halde yaşamalarının bir gereğidir. Yalnız yaşayan insanda ahlaki değer oluşmaz, ihtiyaçta yoktur.
Toplumsal mutluluğu sağlamak için önce toplumsal bilincin oluşması gerekir. Sevgi bağı olmadan bu bilinç oluşmaz. Sevgi sayesinde insan başka insanlarla ilişki kurar. Bu ilişkiler toplumsal yaşamın özünü oluşturur. Sevgi kıskançlığı kontrol eder. Yıkılmaz dostluklar oluşturur. Öyle dostluklar ki birbirinin açığını aramazlar. Bütün dostlar birbirlerinin gören gözü, duyan kulağı olur, adeta aynı bedenmiş gibi hareket ederler. Bunun neticesinde toplumda huzur ve güven ortaya çıkar. Toplum halinde mutluluğa ulaşılmış demektir.
Bireysel anlamda insan yaratılışla verilen donanımlarını amacına uygun kullanmaya başlarsa tekâmül başlamış demektir. Ağlamakla başlayan dünya hayatı insanın kendi elinde değildir ancak insanın dünyada tekâmülü tamamen kendi gayretiyledir. Yetkinleşme süreci dünya hayatının önemli bir kısmını oluşturur. Tamamlandığında ikinci doğum gerçekleşir. Bu ikinci doğum iradidir. Bilinçlidir.
Tekâmül nasıl sağlanır? Her çağ ve her yaş, insan bilincinde bir havuz oluşturur. İradi bilinç bu havuzdan beslenir. Bir fidan gibi büyümeye gelişmeye başlar. İradi bilinç bu havuzun büyümesiyle doğru orantılıdır. Her çağın ve her yaşın toplumsal kurallar çerçevesinde gereğini yapmak, karakteristik olgunlaşmayı sağlar. Hastalıklara karşı yapılan aşılar insan vücuduna nasıl mikropla mücadele edilmesini öğretiyorsa, bu gelişim sürecinde karşılaşılan sorunlar karakter dünyamıza bir aşı etkisi yapar. Olgunlaşma sürecinin bir parçasını oluşturur. Sorunla karşılaşmamış ya da sorunlarını kendisi çözmeye alışmayan birey, çözmesi gereken bir problemle karşılaştığında bunalıma girer. Hayat onun için çekilmez bir hal alır. Fiziksel sağlığımız için aşı ne kadar önemliyse, karşılaştığımız sorunlarda ruhsal ve iradi sağlığımız için o kadar önemlidir.
İnsan kendisine verilen bir avuç toprağı altına çevirebilir, yani kendinde var olan insani değerlerini mükemmelliğe taşıyabilirse tekâmül sağlanır. Hz Peygamber’in” İki günü eşit olan ziyandadır” sözünün anlamı buradadır. Yaratılış değerleri icabı insan her gün kendini yenilemeli bedenini beslediği gibi aklına her gün bilgi akışı sağlamalıdır. Bir yandan kendinde iradi hâkimiyet kurarken diğer yandan sevgi sayesinde toplumu yıkılmaz yapan yapıyı oluşturur ve yeryüzünde hâkimiyet kurmaya başlar. İnsanın yeryüzünde hâkimiyet kurması bilgi akışına, yenilenmeye bağlıdır. Taklit eden, iki gününü müsavi tutanın böyle bir hâkimiyetten bahsetmesi mümkün değildir. İnsan hâkimiyetini önce kendinde kurmalıdır. Zaaflara egemen olunduğu ölçüde mükemmelliğe doğru yol alınır. İnsani zaaflarla mücadelenin eğitimi çocukluktan başlamalıdır. Yemek yeme, giyinme vs. gibi konularda çocukların her istediğini yapmak onlarda arzu ve istek esareti başlatır. Anne baba istemeden çocuğunu arzu ve isteklerinin esiri haline getirir. Beslenme ve eğitim amaca uygun olarak sağlanırsa kişi yetişkinlikte zaaflarının esiri olmaz. Mükemmellik kazanıldığı zaman onu sistemli bir fiil halinde yaşam tarzı yapmak gerekir. Bu düzeye ulaşıldığında insan “küçük âlem” adını almaya hak kazanır. Çünkü bilgi sayesinde bütün varlıkların suretleri insanda toplanır.
Kimi insanlar mükemmelliğin bedeni zevklerle elde edilebileceğini savunurlar. İnsanın bütün diğer güçlerinin bunun için verildiğini savunurlar. Her canlı, türünün en üstünü olabilmesi için bazı meziyetler göstermesi gerekir. İyi eğitilmiş bir at diğerlerinden üstündür. Onunla yük taşınmaz. İnsanoğlu iyi eğitilen bütün hayvanların derecesini kendi gözünde yükseltir. Yükseltmesinin sebebi kendi türüne benzer özellikler göstermesidir. Böylece hayvanların yetkinliği insana benzer özelliklere yaklaşmasıdır. Bu, onları kendi türünde üstünlüğe taşır. Bedeni zevkler hayvanlarda da vardır. Böyle olunca insanın mükemmelliği, bedeni zevklerle değil bu zevklerin iradi bilinçle kontrolüne bağlıdır. İnsan mülk âleminden melekût âlemine uzanan bir varlıktır. Melekler yetkinleşmiş, insani zaaflardan arınmış varlıklardır. O zaman insanlar arasında iradi bilinç noktasında yetkinliğe ulaşanlar, melek seviyesine en yakın olanlardır. Aynı zamanda türünün en üstün özelliklerini taşıyanlardır. Bundandır ki peygamberler en üstün insan özelliklerini taşıdıklarından melekten vahiy alırlar.
Varlıklardan tam olan, varlığı sürekli olandır. Varlığı sürekli olanda baki olan bir varlıktır. Mükemmelliğe erişmiş insandan kalıcı olan nimetler ayrılmaz. Ancak ilim ve tecrübeyle kazanılan yüksek ahlaki faziletler, yüksek ilim ve bununla kazanılan takva gibi nimetler sayesinde insan, Allah’ın feyzini almaya yatkınlık kazanır. O’na öyle bir yaklaşır ki işte yakinlik budur. Yüce mutluluk budur.
Mükemmelliğe erişmiş insan…
Mükemmelliğe erişmiş insanlardan oluşan toplum…
İşte cennet toplumu; bu toplumun inşası için çabalayanlar ikinci doğumu sağlıklı olanlardır. Cennet nimetlerinden faydalanabilecek olanlar onlardır. Yaşam süreci gerçek bir devrim süreci haline dönüştürülmeli, sürekli gelişim ve yenilenme insanın hayat tarzı olmalıdır.
H. Ahmet Özer
Kaynakça:
İbn Miskeveyh Tenzibül Ahlak
İhvanı Sefa