KURANDA İNSAN (1)
İnsanı en iyi bilen elbette ki onu yaratandır. Allah’u Teâlâ Hazretleri Kuranda insanı anlatıyor.Bu ifadelerden bir bahis üzerinde durmak istiyorum.
“O kendilerini tezkiye edip duranları görüyor musun? “ (nisa-49)
Kendilerini temize çıkaranlardan kastedilenlerin Yahudiler olduğunda âlimlerimiz ittifak etmişlerdir.
“Yahudiler ve Hıristiyanlar, bizler Allah’ın oğullarıyız ve muhibbiyiz!” (maide-18)
“Cennete ancak Yahudi ve Hıristiyanlar girer !” (bakara-111) ayetlerinde geçen sözlerle kendilerini övmüşler ve bahsimize konu yaptığımız ayetin nüzul sebebi olmuşlardır. Yahudiler bizim günahımız yoktur. Allah gündüzleyin işlediğimizi gece, geceleyin işlediğimizi gündüz affeder dediler. Günahsızlıkta bizler çocuklar gibiyiz diye devam ettiler. Ölmüş aba ve ecdadımız bizim için şefaat ederler. Bizi tertemiz yaparlar diyerek kendilerini temize çıkardılar.
Peki, ayetin devamında ne diyor Allah’u Teâlâ Hazretleri “Öyle değildir. Ancak Allah dilediğini temize çıkarır.” (nisa-49)
Evet, Yahudiler kendilerini överek, kendilerini temize çıktıklarını zannettiler. Zanları içerisinde helak olup gittiler.
Ayet özel bir grup hakkında nazil olmuşsa da manası umumidir. Nefsini temize çıkarmak isteyen herkesi kapsar. Aba ve ecdada güvenmek, sülalesini, soyunu sopunu sayıp dökerek kendini itibarlandırmak ve temize çıkarmak, sen benim kim olduğumu biliyor musun gibi böbürlenmek.
Böyle yapmanın insana ahirette hiçbir faydası yoktur. Dünyada dahi faydası yoktur. Sen soyunla böbürleneceğine onların yaptığı güzelliklerin üzerine güzellikler katmaya çalış, sen de güzel ol. İnsanın soyu, milleti elbette ki önemlidir, bunlar korunmalıdır. Konumuz bu değil yanlış anlaşılmasın!
İnsan kendini övüp temize çıkarmaya çalıştığı gibi mensup olduğu grubu, cemaatı tezkiye ederek kurtulacağını sanması da ayette anlatılan mananın kapsam alanı içerisine girmektedir. Allah daha iyisini bilir.
Şan ve şöhret peşinde koşanlar, babalarının, dedelerinin, hoca, âlim müderris olduğunu söyleyerek kendilerine itibar kazandırmaya çalışanlar, hayali bir itibar ve gösterge peşindedirler. Gerçek şu ki herkes kendi yaptığından sorumludur ve yine herkes kendi yaptığını bulur.
“Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur.” (necm-39)
Ahiret yurdu dünyaya benzemez, dünyada babandan dedenden kalan mirası yersin amma ahirette herkes yaptığını bulur. Ahiret için azık hazırlamak gereklidir. Azıklanın efendiler!
“Bunlara kıl kadar zulmedilmez.” (nisa-49)
Sen nasıl yapmadığın bir şeyle kendine paye, övgü çıkarıyorsun?
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?” (saf-2)
Yaptığınla dahi övünme, yaptığın Salih ameli kimin için yaptın? Eğer Allah için yaptınsa onun değerlendirmesini ve kabulünü Allah’a bırak.
Yok, başkaları için yaptınsa, işte görünüyor zaten, kendini övmenden, kendini temize çıkarmandan belli, yaptıkların boşa gitti. Sen bunları; namazı, zekâtı, iyilikleri insanlar sana aferin desinler diye yapmışsın. Aferinini de aldın, hapı yuttun. Elin boş, yüzün kara gidersin Allah’ın huzuruna.
Bazıları derler ki; yok ben kendimi övmüyorum hocamı, şeyhimi, üstadımı övüyorum, o beni kurtarır diyorlar. Peki, senin hocan kurtulmuş mu ki seni kurtaracak? Nereden biliyorsun?
Bakalım o zaman peygamberimizin her istediği kişi kurtulmuş mu, hidayeti bulmuş mu? Hayır! Çok istediği halde amcası Ebu Leheb’i, kendisine babalık vazifesini yapan Ebu Talib’i kurtarabildi mi? Hidayeti ben veririm diyor Allah’u Teâlâ Hazretleri.
“Sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.” (kasas-56)
Ey Allah’ın kulu aklını başına al, hocanda, şeyhinde, üstadında sen de Allah’ın rahmetine, hidayetine muhtaçsınız. Bütün insanların olduğu gibi.
Evet, sen hocandan ilmi öğren ve delillerine inerek öğret, amma insanların kalplerini Allah bilir, ona göre muamele eder. Kimseyi abartıp kabartma!
Bir soru: İnsanın dünyada övündükleri Ahiret’ te fayda verir mi?
“O gün ne mal fayda verir ne oğullar. Ancak Allah’a temiz bir kalple gelenler müstesnadır.” (şuara-88-89)
Doğru bir inanca sahip olanın inancı ona, ahirette fayda verir. İman ve inançtan başka hiçbir şey fayda veremez. Kimsenin faydasının dokunmayacağı o günde senin kalbine bakılır Efendi! Kalıbına değil.
Dünyada kalıbınla, kıyafetinle, servetinle, şanınla, şöhretinle mensup olduğun grup ya da cemaatinle, yere göğe sığdıramadığın hocanla övünüp kendini temize çıkarabilirsin. Bu seni dünyada nefsanî bir tatmine götürebilir.
Fakat gerçeklerin ortaya döküldüğü o günde bunların hiç birinin kıymeti yoktur. Senin nasıl bir kalp ile geldiğine bakılır. Küfürden ve şirkten arınmış bir kalp ile varabilirsen huzura; mahcubiyetten kurtulup sevinç ve neşeye kavuşursun.
“Sakın ha nefislerinizi sağlama çıkarmaya çalışmayınız!” ayeti kerimesini sık sık hatırlayıp nefsine çeki düzen ver. Senin kendini övmen, övgüye layık bir kişi olmadığını gösterir.Ancak iman ve itikatta ki güzelliğin, güzel ahlakın ile amellerine, fiillerine yansır. Kuran ve sünnet üzere yaşarsan anlarız ki Allah’u Teâlâ Hazretleri, seni övdükleri fiil ve amellerle süslemiştir. Kuran da övülen vasıflarla, amellerle bezenmişsin. Kalbinin selameti, alamet olarak fiillerinde, yaptığın işlerde görülüyor.
Sevin ey muttaki cennet sana yaklaştırıldı. Amma yaptıklarınla övünme, Allah zaten övmüş o güzellikleri, sen o güzellikleri kazan o güzellikleri takın. “Cennet takva sahiplerine yaklaştırılmıştır.” (şura-90)
Kuran da övülen ve yapılması istenen vasıflardan örnekler vererek konumuza devem edelim…
— Allah’ı sevmek, O’nun emirlerine uymak ve ona şükretmek:
— Allah’tan Özür Ve Bağışlanma Dilemek
— Allah’ı Yardıma Çağırmak (Dua) :
— Genel olarak iyilik ve doğruluk:
— İyilikte yardımlaşmak, kötülüğe karşı koymak:
— Başkalarına Maddi Yardımda Bulunmak:
— Namuslu Olmak:
— Arabuluculuk Yapmak:
— Emanete Riayet Etmek:
— Adil Olmak:
— Hoşgörü ve bağışlama:
— Alçak gönüllük:
— Sözünde Durmak:
— Görgülü Olmak:
— İnsanlara iyi davranmak ve güzel söz söylemek:
— Dünya ahiret dengesini Korumak ve daha çok sayabileceğimiz emir ve övgüleri yaşa, uygulamaya koyul.
Evet, insan nefsini övgüyle abartarak şımartmamalı, nefsini temize çıkararak ta kusurlardan beri olduğunu söylememelidir. İnsan hatasız ve günahsız olamaz. Hatasız ve kusursuz olan sadece Allah’tır.(cc)
Onun için insanlarda olmayan vasıflarla, insanların methedilmesi çok yanlıştır.
Buhari’de Ebu Bakre’nin Hadisinde; “Bir kişi Rasülüllahın yanında anıldı. Dinleyenlerden biri onu hayırla öğdü Rasulullah, ona birkaç defa tekrar ederek: Rahmet olasıca, arkadaşının boynunu kestin! Eğer Herhangi biriniz ille arkadaşını methedici olursa, söyle desin : “Onun şöyle olduğunu sanıyorum.” Öyle olduğunu sanıyorsa, bunu söylesin. Onun gizlisini bilen Allah, onu hesaba çekicidir. Allah’ın üzerinde hiç kimse kimseyi tezkiye edemez!”
Böylece peygamber (a.s.v) kişide olmayanla onun övülmesini yasakladı.
Adam kendinde bir şey var zannedip havaya girebilir. Gururlanıp helakete doğru gidebilir. Teşvik ve terğip amacıyla, kişide olanlar iyi bir niyet ile söylenebilir. Başkaları da o şahısta olan güzel ahlaktan yararlansın diye.
Rasulullah’da Ashabını yüzlerine karşı överek, “Tama,(dünyayı istemek) anında sizler azalır, korku ve savaş anında çoğalırsınız!” şeklinde kaynaklarda mevcuttur. Bu ayarın iyi tutturulması gerekir.
Evet, bu övgü meselesi yüzünden Hristiyanlar sapıttılar, dinden çıktılar. Rasulullah’ın “sakın ha! Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı övdüğü gibi, beni övüp durmayınız! Deyiniz ki, Allah’ın kulu ve Resulu’dur.”
Bazı kimselerde güya peygamberi övüyoruz diyerek Allah’ın sıfatlarını peygambere vererek hadlerini aştılar, hudutlarından taştılar.
Hıristiyanlar Hz İsa’da olmayan sıfatları ona takarak “Allah’ın oğlu(!) dur.” Dediler.
İşte ölçü ortada Müslüman! Aklını kullan! Bahsimize konu olan ayetin tamamını verelim.
“Şu kendilerini temize çıkaranlara bakmaz mısın? Öyle değil, Allah dilediğini temize çıkarır. Bunlara kıl kadar zulmedilmez.” (nisa-49)
Yoktan var edilen insan! Varlığı var olmadan önce de Allah tarafından biliniyordu. Allah, Âlim ve Hâkimdir. Topraktan ve meniden karışık maddelerin terkibinden yaratılan insan! Elbette ki yaratan tarafından bilinir.
Allah’u Teâlâ Hazretleri insanın bütün hayat safhalarını bilir. Gizlisini, saklısını bilir. Kalbinin en gizli hatıralarını görür. Eksikten, noksandan ve günahlardan kurtulamayan her zaman ayağı sürşüp sendeleyen insan nasıl oluyor da kendini temize çıkarıp, yaptıklarıyla övünüp durabiliyor. İşte bu riyadır, gösteriştir. Kendini insanlara satmaktır, yaptığı amelleri pazarlamaktır.
Allah için yaptığını iddia ettiği ibadetlerini, kendini överek, kusurlarını da örtmeye çalışmaktır. Ancak unutulmamalıdır ki her an insanı gözetleyen önünden ve arkasından takip eden görevli melekler var. Zaten senin halin Allah’ın ilminde malumdur, bilinmektedir.
Allah, güzel ameller, güzel işler yapanları da günahlardan kaçınan kimseleri de daha iyi bilir.
“İyilik yapanlar ki ufak tefek günahlar dışında günahın büyüklerinden ve hayâsızlıklardan kaçınırlar. Hiç şüphesiz ki Rabbin rahmeti geniş olandır. O sizi daha iyi bilendir. O sizi topraktan meydana getirdiği zaman da siz annelerinizin karınlarında döller iken de en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmaya çalışmayın. O sakınanı iyi bilir.” (necm-32)
“ İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Allah, kendini beğenmiş övünen kimseyi sevmez.” (lokman-18)
Kendini övme ve övünme ile ilgili hadisi şeriflerden örnekler vererek konumuzu burada bitirelim.
“Övülmeyi sevmek insanı kör ve sağır eder. Kusurlarını görmez olur. Doğru sözleri, verilen nasihati işitmez olur.(Deylemi)
“Din işlerine, insanların sizi övmeleri arzusunu karıştırmaktan sakının. Sonra amelleriniz boşa gider.(Deylemi)
“Cennetin ebedi nimetlerini isteyen övülmekten hoşlanmasın.”(Deylemi)
“Bir kavim çıkar, Kuran okuyup “Kim bizden daha iyi bilir? Kim bizden daha fazla fıkıh bilgisine sahiptir?” der. İşte bunlar cehennem yakıtıdır.(Taberani)
TESPİTLER
1-Gerçek övgüye layık olan ancak ALLAH’TIR.
2-Peygamber dâhil hiç kimseye Allah’ın sıfatları verilemez. Bu şirktir.
3-İnsan yapmadığı şeylerle kendini övüp durmamalı, bu yalancılıktır.
4-İnsan yaptığı amel ve fiillerle dahi övünmemeli, bu gösteriş ve riyadır.
5-İnsan yaptıklarını Allah rızası için yapmalı,ücretini Allah’tan istemeli.İşte kulluk budur.
Yazan: Yusuf KOCATÜRK