De Facto Siyasal Otoriteden Meşru Siyasal İktidara: Mâtürîdî’nin Ulu’l-Emr Kavramsallaştırması Prof. Dr. Şaban Ali DÜZGÜN Hz. Peygamber’den sonra İslam toplumlarının içine düştüğü siyasal kriz hâlinin hâlâ devam ettiğini söylemek abartı olmaz. Entelektüel olarak çok büyük mesafe kat eden İslam halklarının siyasal olarak bu krizden bir türlü çıkamamaktadır. Siyasal süreçler içinde rol almayan büyük âlimlerin, kuramsal seviyede de olsa bu krizden kurtuluş için çaba sarf ettiklerini biliyoruz. Bunlardan biri olan Mâtürîdî, Allah’a ve peygambere itaatten sonra anılan ulu’l-emr’in devlet başkanı yahut politik erk sahibi biri olarak yorumlanmasının yaratacağı krizin farkındadır. Bu…
DEVAMINI OKUKategori: MATURİDİ MAKALELER
Mâtürîdî’nin Hayatı, Eserleri Ve Kelam İlmi’ndeki Yeri
Mâtürîdî’nin Hayatı, Eserleri Ve Kelam İlmi’ndeki Yeri PROF. DR. RECEP ÖNAL Mâtürîdî, tarihte çeşitli din, inanç, ideoloji, kültür ve medeniyetlere beşik vazifesi gören Maveraünnehir bölgesinde yaşamıştır. Onun yaşadığı dönem, İslâm dünyasında pek çok gelişme ve değişimlerin yaşandığı, değişik dinî, itikadî, felsefî, siyasî akımların peş peşe türediği, diğer din ve kültür mensuplarıyla ilişkilerin yoğunlaştığı, İslâm’ın temel esaslarına içeriden ve dışarıdan meydan okumaların arttığı bir dönemdir. Böyle bir dönemde yetişen Mâtürîdî, eserlerinde İslam inancına karşı çıkan inkârcı dinî ve felsefî akımların görüş ve iddialarını inceleyerek rasyonel bir tutumla çürütmeye çalışmıştır. Ayrıca, İslam’a…
DEVAMINI OKUMaturidi’nin Düşünce Sistemine Genel Bir Bakış
Maturidi’nin Düşünce Sistemine Genel Bir Bakış Prof. Dr. Hanifi ÖZCAN Her şeyden önce bilinmesi gerekir ki, Türk din bilgini Ebû Mansûr el-Mâturîdî (333/944)’nin üşünce sisteminin amacı, akla ve sağduyuya aykırı olmayan, evrensel bir din anlayışı oluşturmak ve geliştirmektir. Öyle görünüyor ki, bu amacın gerçekleştirilmesiyle elde edilmek istenilen sonuç ise, “kültürüne ve geleneğine bağlı Müslüman olma”yı sağlamaktır. Baştan sona Te’vîlâtü’l-Kur’ân dikkate alındığında, pekâlâ görülebilir ki, âdeta, o, kendi tarihinden, örf ve âdetlerinden kopmadan bir dinin nasıl benimsenip özümsenebileceğini göstermeye çalışmıştır. İşte, bu amaçla o, sisteminde İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (150/767)’nin -ihtilaf…
DEVAMINI OKUİmam Mâtürîdî ve Teʾvîlâtü’l-Kur’ân
İmam Mâtürîdî ve Teʾvîlâtü’l-Kur’ân PROF. DR. BEKİR TOPALOĞLU Şimdiye kadar yapılan araştırmalar Matüridi’nin kelam ilmini siyasi mecradan çıkardığı, red-cevap kuruluşunu usu’l-i selase planında sistemli bir bünyeye kavuşturduğu, akıl-nakil çatışmasını ortadan kaldırdığı, alanı içinde akla, onun istidlal ve tahlillerine önem verdiği, sem’iyyat konularında başta Kur’an olmak üzere nakli en çok kullanan kişi olduğu sonucuna varılmıştır. Matüridi her iki eserinde de konuları işlerken hayattan kopuk bir teorisyen değildir. Fert ve toplum temelinde beşeri alemi daima göz önünde tutmuş, insan psikolojisini ve toplum realitesini hesaba katmıştır.
DEVAMINI OKUMaturidi’nin Fıkhi Yönü ve Metodu
Maturidi’nin Fıkhi Yönü ve Metodu Prof. Dr. Talip ÖZDEŞ Eşyanın ve kâinatın yaratılmasında hikmetler arayan Mâturidî, Allah’ın insanlar için koymuş olduğu hükümlerin de belli hikmetlere dayandığını, bu anlamda hiçbir hükmün mesnetsiz ve hikmetsiz olamayacağını her fırsatta vurgulamıştır. Ona göre fıkh ve hikmet arasında sonuç itibariyle bir ilişki vardır ve içtihadın amacı, sadece hükmün zahirine ulaşmak değil, hükümlerin atında yatan hikmetlere, gerçek mânâ ve maksatlara ulaşmaktır. Onun ulaştığı sonuçlar, hayattan ve yaşanan gerçeklerden uzak, sadece lafızların ve onların zahiri anlamlarının oluşturduğu alan içerisinde sıkışıp kalan sonuçlar değil, aksine, mümkün olabildiği kadar…
DEVAMINI OKUMâtürîdî’nin Gayb Meselesine Bakışı
Mâtürîdî’nin Gayb Meselesine Bakışı Dr. Selim GÜLVERDİ İmam Mâtürîdî, teolojik problemleri çözerken nakille beraber akla da dengeli bir şekilde başvurulması gerektiğini savunan Ehl-i Sünnetin iki büyük kelam ekolünden Mâtürîdîliğin kurucusudur. Onun bu özgün metodu nedeniyledir ki düşünceleri kendisinden sonra gelen kelâmcılar tarafından önemsenmiş ve sistemleştirilmiştir. Mâtürîdî, Kur’an’ın öngördüğü sağlam ve doğru inanca sahip olmak için doğru bilgiye önem vermiş bu nedenle duyu, akıl ve haberi bilgi kaynağı kabul ederek önce epistemolojisini oluşturmuş ve ilhamı bilgi kaynakları arasına dahil etmeyerek peygamber dışında gaybten haber vermenin geçerli ve bağlayıcı olamayacağını ifade etmiştir.…
DEVAMINI OKUHanefi-Matüridi Gelenekte Bilgi ve İman
Hanefi-Matüridi Gelenekte Bilgi ve İman Prof. Dr. ENGİN ERDEM Sonuç olarak, Müslüman gelenekte Hristiyan teolojisindeki ‘Anlamak için iman ediyorum!’ anlayışının aksine ‘Anladığım için iman ediyorum!’ düşüncesi belirleyicidir. Aklını kullanan, kendisinin ve evrenin varlığı hakkında derinlemesine düşünen, kendisinin varlığını kendine referansla açıklanamayacağını kavrayan insanın, varlığını borçlu olduğu Yaratıcı ’ya karşı duyduğu minnettarlık ve şükran imanın esasını oluşturur. Nitekim nimet verene şükretmek, akli bir zorunluluktur. İman tartışmalarında önemli yer tutan ve çoğu kez yanlış yorumlara sebep olan “gayb”60 terimi, bilinmeyen değil, görünmeyen anlamına gelir. Bir şeyin gaybî olması, görünürde/şahitte bulunmaması, çıplak göz…
DEVAMINI OKUMâtüridî’nin Te’vilâtü’l-Kur’ân Adlı Eserinden Allah’ın Varlığına İlişkin Aklî Deliller
Mâtüridî’nin Te’vilâtü’l-Kur’ân Adlı Eserinden Allah’ın Varlığına İlişkin Aklî Deliller Dr. Fatma AYGÜN Mâtürîdî, insanın bilen (rasyonel) bir varlık oluşundan hareketle Yaratıcı’nın varlığına inanmasının haklı ve mâkul sebeplere dayandığını savunmuştur. Akıl sağlığı yerinde olan her insan, kendi yapısı ve etrafında cereyan eden doğa olaylar hakkında -önyargısız bir şekilde- düşündüğünde, Yüce bir Yaratıcı’nın varlığını bilebilir. Yüce kitabımız “Kur’an’daki âyeti kerimeleri anlama faaliyeti” olarak düşünebileceğimiz Mâtürîdî’nin Te’vîlâtü’l-Kur’an isimli çalışmasındaki aklî izahlar esasen Kur’an’ın pratik düşünmeye, evreni araştırıp inceleyerek keşfetmeye yönelik metodundan hareketle dile getirilmiştir. Zira Kur’ân-ı Kerim’de Yüce Allah, insanın en fazla muhatap…
DEVAMINI OKUOrta Asya’da Türkler ve İslam Tasavvuru
Orta Asya’da Türkler ve İslam Tasavvuru Prof. Dr. Sönmez KUTLU Hanefi-Mâturîdîlikte insan tasavvuru ile ilgili bir hususa daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bu anlayışa göre, “İnsan muhteremdir. Çünkü Allah’ın onu en güzel şekilde yaratmıştır. İnsanların farklı düşünmesi, şirk koşması veya küfür fiilini işlemesi onu necis kılmaz.” Kur’an-ı Kerim’de Mescid-i Haram’a girme konusunda bir ayette inançsızlar “necis” olarak tanımlanmaktadır. Mâturîdî ayetin açıklamasında insanın necis olamayacağını, onun mükemmel bir şekilde yaratılmış olduğunu şu ifadeleriyle açıklamaktadır: “İnsan necis bir varlık değildir, necis olan onun küfür fiili ve ibadetleridir.” Bu yaklaşım, oldukça ilginç bir yaklaşımdır.…
DEVAMINI OKUMaturidi Akılcılığı ve Günümüz Sorunlarını Çözmeye Katkısı
Maturidi Akılcılığı ve Günümüz Sorunlarını Çözmeye Katkısı Prof. Dr. Sönmez Kutlu İslam Düşünce tarihinde, İslam’ı anlama, açıklama ve yaşamaya yönelik birbirinden farklı yorum gelenekleri ortaya çıkmıştır. Akla önem veren ve farklılıkların bir arada yaşamasına imkân tanıyan bir düşünme biçimine sahip Akılcı-Hadarî zihniyet bu geleneklerden birisidir ve İmam Mâturîdî bu zihniyetin en önemli temsilcilerindendir. O, dinî bilgi üretmede kendine özgü bir bilgi kuramı geliştirmiş, aklı da bu kuramın merkezine yerleştirmiştir. O bu doğrultuda pek çok meseleyi tartışmış ve özgün yorumlar geliştirmiştir. Din-şeriat ayrımı bunlar arasında en dikkat çekenidir. Mâturîdî’ye göre din…
DEVAMINI OKUİmam Maturidi’nin Akla ve Düşünmeye Verdiği Değer
İmam Maturidi’nin Akla ve Düşünmeye Verdiği Değer Prof. Dr. Ahmet AK İmam Maturidi, büyük bir Türk alimidir. O, Hanefi bir fakih, büyük bir müfessir ve Ehl-i Sünnet’in Maturidilik kolunun imamıdır. O, hayatı boyunca sadece hocalarından ve eserlerinden istifade etmekle kalmamış, aynı zamanda dönemindeki diğer din ve mezheplere ait kaynakları da incelemiştir. İncelediği ve atıfta bulunduğu eserler arasında Aristo’nun “Organon’’ adlı eserinin de olması ve üzerinde durduğu konuları sistematik bir şekilde işlemesi Maturidi’nin mantık ilmine ve felsefi birikime de sahip olduğunu göstermektedir. İmam Maturidi’ye göre Allah, insanın kendisini geliştirmesi için iki…
DEVAMINI OKUMâtürîdî Kelâmında İnsan Hürriyeti Meselesi
Mâtürîdî Kelâmında İnsan Hürriyeti Meselesi Prof. Dr. Mustafa Said YAZICIOĞLU Mâtürîdî her şeyden önce insanın fiil sahibi bir varlık olduğunu kabul etmektedir. İnsan madem ki bir iş, bir hareket, bir eylem yapabiliyor, o halde vakıa olarak fiil sahibi demektir. Allah “her şeyin yaratıcısı” olması hasebi ile insan fiilinin de yaratıcısıdır. Demek ki yaratma yönünden fiile tesir eden güç, Allah’ın kudreti olmaktadır. Fiil başka bir yönü ile de insana ait olmalıdır ki sorumluluk izah edilebilsin. O halde fiil yaratma yönünden Allah’a, yapma yönünden de insana ait olmalıdır. Gerek Mâtürîdî gerekse Nesefî’nin…
DEVAMINI OKUMaturidilerde Tekvin Sıfatı ve Temellendirilmesi
Maturidilerde Tekvin Sıfatı ve Temellendirilmesi Prof. Dr. Temel Yeşilyurt Tekvîn, Arapça kevn kökünden “tef’il’ babında türetilmiş bir kelimedir. Mazisi itibarıyla ‘omak, meydana gelmek; sonradan olmak’ gibi anlamlara gelse de tef’il kalıbında kullanıldığında kelimenin anlamı “oluşturma, meydana getirme, var etme ve yaratma” anlamı taşır. Bu terim nerede ve nasıl kullanılırsa kullanılsın, kastedilen ana tema “bir şeyin yoktan var edilmesi”dir. Mâturîdîlere göre Tekvîn, Allah’ın zatı ile kaim ezeli bir sıfattır. Allah’ın diğer fiili sıfatlarını da ihtiva edecek şekilde “yok olanı, yokluktan varlığa çıkarma” anlamında Allah’ın yaratıcılığını ifade eder. Mâturîdî’lerin tekvîn sıfatı konusundaki…
DEVAMINI OKUMatüridi ‘nin Kuran Yorum Yöntemi
Matüridi ‘nin Kuran Yorum Yöntemi Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün Mâtürîdî, Kur’an’ı anlamanın ve yorumlamanın iki ayrı yöntemi olarak tefsir ve te’vîl arasında ayrım yapmakta ve bu iki yöntemi birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısı olarak takdim etmektedir. Kur’an’ın nüzûl ortamını tecrübe eden sahabenin Kur’an kelimelerinin ne anlama geldiğine ilişkin beyanları, tefsir kapsamındadır. Tefsirde Allah’ın ne murad ettiğini tespit etme iddiası vardır. Halbuki te’vîl yapan Allah’ın muradını değil, ibareden kendisinin anladığını ortaya koyma iddiasındadır. Te’vîl’de hiçbir zaman kesin bir dille “bu kelimeyle yahut bu ifadeyle Allah şunu murad etmiştir” gibi kesin bir…
DEVAMINI OKUTanrı En İyiyi Yaratmak Zorunda mıdır?
Mâtürîdî’nin Mutezile Eleştirisi: Tanrı En İyiyi Yaratmak Zorunda Mıdır? Prof. Dr. Hülya Alper Mâtürîdî’ye göre Allah’ın fiilleri hikmet dışına çıkmaz ve Allah asla zulmetmez. Ancak hikmet hiçbir zaman aslah olana indirgenmemelidir. Bununla birlikte insanoğlu ilâhî fiillerdeki hikmet yönünü kavramakta acze düşebilir. Dolayısıyla Mâtürîdî’ye göre Tanrı hikmete uygun olanı yaratır; ancak O’na herhangi bir husus zorunlu kılınamayacağı gibi, yarattığının en iyi olmasının zorunlu olduğu da söylenemez. Bu noktada Mâtürîdî insan aklına bir sınır koymakta ve hakîm olan Allah’ın fiillerinin her zaman insan tarafından anlaşılamayacağını vurgulamaktadır. Mu’tezile ise aynı niteliklere sahip olduğunu…
DEVAMINI OKUİmam Mâtürîdî’ye Göre İnsan Onuru: Allah’ın Üstün Kıldığı Varlık Olmanın Anlamı
İmam Mâtürîdî’ye Göre İnsan Onuru: Allah’ın Üstün Kıldığı Varlık Olmanın Anlamı Prof. Dr. Hülya ALPER Giriş Bir Kur’ân yorumcusu olarak İmam Mâtürîdî’nin (ö. 333/944) kurduğu düşünce sistemi ve onun bir alt konusu teşkil eden insan anlayışı, İslâm felsefe ve kelâm geleneği içinde yer alan pek çok düşünce okulunda da görüldüğü gibi, Kur’ân-ı Kerîm merkezinde şekillenmiştir. Bu sebeple Mâtürîdî düşünce dünyasında, Kur’ân vahyine uygun bir şekilde insanın özel bir değeri ve yeri bulunmaktadır. Esasen vahyin bildirimleri doğrultusunda bütün bir İslâm düşüncesi içinde insana özel bir değer ve konum verildiği bilinen bir…
DEVAMINI OKUİmam Mâturîdî de Akıl Vahiy İlişkisi Aklın Önceliği ve Vahyin Gerekliliği
İmam Mâturîdî de Akıl Vahiy İlişkisi Aklın Önceliği ve Vahyin Gerekliliği Prof. Dr. Hülya ALPER ÖZ Akıl ile vahiy arasındaki irtibatın nasıllığı problemi, İslâm düşünce tarihi boyunca ele alınan en temel ve aynı zamanda en önemli meselelerden birini teşkil etmektedir. Bu sebeple tarih boyunca şekillenen düşünce okullarını, birbirlerinden farklı kılan ana özelliklerden biri de akıl ile vahiy arasındaki ilişkiyi algılama biçimleridir. Dolayısıyla bütün ekolleri bu konudaki yaklaşım şekillerini ölçü alarak tasnif etmek mümkündür. Burada Mu‘tezilî ve Selefî düşünce iki farklı uçu temsil ederken, makelede açıklanacağı üzere İmam Mâturîdî tarafından geliştirilen…
DEVAMINI OKUMâtüridî’ye Göre Din-Şeriat Ayırımının Felsefî Temelleri
Mâtüridî’ye Göre Din-Şeriat Ayırımının Felsefî Temelleri Prof. Dr. Hanifi Özcan Başlıktan da anlaşılabileceği gibi, aslında burada ayrıntılı olarak din-şeriat ayırımından değil[1], tam tersine bu ayırımın dayandığı felsefî temellerden söz edilecektir. Bir şeyin felsefî temelleri üzerinde durmak demek, onun, o anda ne şekilde bulunuyorsa o hâl üzere olmasını sağlayan ilkelerin tespit edilmesi demektir. Bu da, ancak onun dayandığı teorik ve “zihnî yapı’nın, yani “fikrî zemin”in açığa çıkarılıp felsefî değerinin ortaya konulmasıyla mümkün olur. Burada yer alan “zihnî yapı” ve “fikrî zemin”; insanın bir düşünceyi ve buna bağlı olarak bir fiili ortaya…
DEVAMINI OKUMatüridî’nin Düşünce Sisteminin Önemi
Matüridî’nin Düşünce Sisteminin Önemi Prof. Dr.Hanifi Özcan Mâtüridî’nin topyekûn düşüncesini bir “sistem” olarak ele almak, ya da onu bir sistem olarak görmek demek; onun din alanındaki çeşitli görüşlerinin, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere birbiriyle uyumlu ve birbirine bağlı bir örgüve buna dayanan dînî bir öğreti oluşturduğunu ileri sürmek demektir. Bu öğretinin temelinde birbirine sıkı sıkıya bağlı bir ilkeler bütünü yer almaktadır. Bu bütünü oluşturan başlıca unsurlar “akıl”, “vahiy”, “sünnet”, “örfve âdetler”dir. Bir başka deyişle, onlar, bir bakıma, bu sistemin temel öğeleri ve onun zorunlu bileşenleridir. Mâtüridî’nin düşünce sisteminde bu bileşenler…
DEVAMINI OKUMatüridi Günümüze Ne Söyler ?
Matüridi Günümüze Ne Söyler ? Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu İslam dünyası Emevi saltanatı ile farklı bir yöne evirilmiş, din ile siyaset iç içe girerek bir eksen kayması yaşanmıştır. Buna rağmen 8-12. Yüzyıllarda Orta Asya’da önemli bir medeniyet yaşanabilmiştir. Serbest düşünce ortamı ve ifade hürriyetinin hâkim olduğu bölgede Harezmî, Farabi, İbni Sina, Biruni gibi filozof ve bilginler, Matüridi gibi din âlimleri bu ortamın oluşmasında kilit roller üstlenmişlerdir. Daha sonra bu parlak medeniyet çeşitli iç ve dış nedenlerle sönmüş ve kendini tekrar ederek yeniliklere kapanmıştır. O dönemin etkili düşünürlerinden olan ve…
DEVAMINI OKU