ALTAY’DAN KIRIM’A KARADENİZ’İN KUZEYİNDE GÖÇEBELER
Göçebeler, Avrasya Rusya, hattından MÖ. 1000’li yıllardan bugünümüze kadar bu toprakların bu coğrafyanın gerçek sahipleri olmuştur. Atalarımız hiç durmaksızın bu topraklara akmışlar ve sair birçok kavimle kaynaşmışlar. Alan, Got birliklerini parçalamışlar.
İskitlerle başlayan atlı göçebe kültürü kendine has Roma, Bizans, Çin, Hint, İran Avrupa ekseninde kendi öz kültürlerini geliştirmişler. Birçok halkla kaynaşmışlar ve burada ta ki Ruslar ortaya çıkıp ta hâkim güç olana kadar kadim Türk dilleri hâkim olmuştur. Tatarlar, Moğollar, Kırgızlar, Slavik kavimler, Buntürki denilen kavimler buralarda hep beraber Fin-Ugor, Macar, Bulgar kavimleriyle büyük bir bozkır kavmi niteliğinde ekonomik ve siyasi birlik oluşturmuşlar. Önlerine kattıkları kavimlerle Avrasya’nın gerçek fatihleri ve bu insanlık hamurunun şekillendiricisi olmuşlardır. Böylelikle ortaya Çin seddinden Fransa Galya sınırlarına Ravenna kapılarından İstanbul’a kadar Avarlar, İskitler, Sakalar, Sabarlar Hunlar… Daha birçok kavim ve kadimi Türk boyları gelip bu coğrafyada at koşturmuşlar. Nizam vermişler. Medeniyet kurmuşlardır. Getirmiş oldukları üstün devletçilik yetenekleri sayesinde savaş teknikleri ilmi, atçılık, hayvancılık at üstünde demir bir idareyle yönetilen bu demir yumruk ateşli silahlar bulunana kadar yaklaşık 20 yy. boyunca tüm dünyaya asker ve devlet, devlet adamı pompalayan bir körük olmuştur. Ama bu kadar devlet kutupta yıkılabilen ve kendi içlerimizde olan taht ve kardeş ve boy kavgalarının nasıl olup da bu koca yapıyı ezdiğini göreceksiniz.
Kadimi Türk boyları hiç durmadan bu yörelere gelmişler. Tuna boylarından Trakya ‘ya gelmişler. Batıda Fransa Galya’ ya Allaman diyarlarından Viking üstüne oradan Moskova ve Deşt-i Kıpçak bozkırlarından Sibirya üstüne Altay tavlarından Kafkasya Azarbaycan, Doğu Anadolu üstüne oradan da İran Horasanına Tengri tavlarına Çin sınırına kadar ki bölgede Mançurya dâhil olmak üzere bu geniş coğrafyada çok büyük bir medeniyet kurulmuştur. Bazı insanlar inanmak istemese de çok abartılı ve Vandallıkla suçlanmak bile olsa tarihin birde gerçekleri atalarımızın yaptıkları savaşlar bütün bu halklar üstünde geniş etkiler bırakmıştır. Ama geniş bozkırları besleyen ırmakları gibi tam vaktinde çekilmişler vaktinde gelmişlerdir. Ama hiçbir zaman geldikleri toprakları unutmadılar. O yörelerin isimlerini oralara verdiler.
İşte böyle olduktan sonra burada zaman zaman büyük göçler olmuştur. Tam buradaki Türklük unutulmak üzereyken Avrasya’nın bize tapusunu veren akınlar ve savaşlar yapılmıştır.
Buraya gelen göçler sömürme amaçlı olmayıp yerleşim amacı taşımaktadır. İşte Yüzyıllarca yıllık tarihimize birçok zaferler ve facialar sıkıştırılmış olup dünya zerinde bu kadar çok yayılmış bir kavim yoktur.
1.Bozkır atlıları
Güney Sibirya,Altay, Yedi su –İrtiş ırmakları, Tien –shan, Türkistan, bu coğrafyalar bundan 3 bin yıl evvel Avrasya’nın geniş alanlarından Karadeniz ‘in kuzey tarafından, merkezi Asya’nın içbölgeleri ve güney Sibirya’da ilk göçebeler yaşıyordu. Tarihi kaynakların verdikleri bilgilere bu göçebeler birbirine çok benziyorlardı. Kendi öz isimleri, etnik isimleri oldukları halde başka tarih yazan kavimler bunlara çeşitli isimler vermişlerdir.Helenler bu göçebeleri ‘’sküz’’ şeklinde adlandırdılar. Eski Ahamenid zamanında İran’da ‘sak’ deniyordu. Asya’da ilk kurganların, Avrupalı İskit kurganlarına göre daha eski olması bu kavimlerin soyunun Orta Asya olduklarını ispat etmektedir. Bilhassa güney Sibirya’da bulunan Tuva’daki Arjan Çarlığ kurganına ait araştırmalar bunu ispat eden veriler vermektedir. Arjan’ın tarihi olarak en eski İskit kurganı olduğu rahatlıkla söylenebilir.
İskit ve Sak sorunu üstünde araştırmalar bu bulgulardan sonra yeni bir boyur kazanmıştır. Daha önceden atlı kültürün kaynağı Avrupa İskitleri gösterilirken artık yeni merkez Tuva merkezli Altay menşeli bir kültür olarak karşımıza çıkmaktadır. İşte bu yüzden Avrupa İskit kültürü bu merkezin ancak sınır ve kıyısı olarak bu kültürü yansıtmaktadır. Özelikle baskın olanın Sayan-Altay kültürü olduğu ortaya çıkmıştır.
İlmi araştırmalara göre, İskit –Sibirya ahalisinin çoğunluğu özü,dili ,kökü Türk olan kavimlerden oluşmaktadır. Bu tezi savunanlar arasında Hirt, Siratori, Pelyo, Radlov, Aristov, Zuyev, Buçurin, Klein , Grum ve Grimaylo vardır.
Tarih ilmine göre ‘eski göçebeler’ dönemi, MÖ. VI- III. Asırlar arasında tarihlenir. Ona kadar olan daha önceki dönem ‘ilk göçebeler’ dönemi olarak geçer. Eski göçebeler dönemi tarihte İskit-Sak dönemi olarak mı yoksa İskit-Sibirya âlemi olarak mı kabul edilmelidir? İskit-Sak göçebelerine ait olan karakteristik hassasiyet ‘İskit triadasıdır’.Kendine has silahlar, işlemecilik, at binme silah kuşanması, atlı teçhizat…
İskit-Sibirya âleminin ahalisinin kökleri araştırıldığında asıllarının bir olduğu kabileler omurgası meydana gelir. Onların hem kültürel hem de antropolojik yapıları aynıdır. Aral denizinden doğuya, Tengri Dağları, Yedi Su, Doğu Kazakistan, Dağlık Altay, Güney Sibirya ve Tuvaya kadardır. Bu bölgelerde tespit edilen buluntular hep aynı olduğuna göre bu kavimlerin kökeni aynıdır. Antropoloji ilmi açısından aralarında Mongoloid tiplerde bulunmaktadır. Merkezi Asya’nın doğu tarafında ortaya çıkan bu yapı zamanla birçok bölgeye yayılmıştır.
Bu göçebelerin aslının bir olduğu onların etnonimikasından net bir şekilde tespit edilebilmektedir. Onları netnik isimleri araştırılırken az unsuru ve o adla bağlantılı eklerde eski Türk boy isimlerine ulaşılabilmektedir. İlk antik yunan kaynaklarına göre bizim merak ettiğimiz coğrafyada İssedonlar,’’bir gözlü Arimaspiler’’ yaşıyordu. Herodot’un aktardığı bu efsanenin adı ‘’Arimaspiya’dır.
Araştırmalara göre Arimaspilerin Doğu Kazakistan’da oturan göçebeler olduğu bilinmektedir. Efsanevi ‘Altını Muhafaza Eden Akbabalar’ ise Dağlı Altay İskitleridir. Eski zamanda Altaylarda altın çok miktarda çıkarılmıştır. İşte bu zamanlardan kalma erkek figürlerinin taktıkları başlıklarda akbaba figürleri görülmektedir. İskit kurganlarında da bu akbaba tasvirleri görülmektedir. El-İdrisi’nin hazırlamış olduğu Arap haritasında Altay .dağları esirleri hırsla yiyen akbabalar resim edilmiştir.
Ünlü Sovyet tarihçisi ve arkeolog, Prof. Dr. S. Rudenko’nun fikrine göre Altay İskitleri eski Çin kaynaklarında ‘Yüeçi’ diye anılmaktadır(Rudenko 1960:176).Yüeçiler, Asyalı İskitlerin pazırık kültürüne mensup olan kabilerle aynıydılar. Onlar oldukça geniş topraklarda yaşamışlardır. Altay, Tuva, Doğu Kazakistan ve Cungarya’da yaşamışlardır.
Aral-hazar denizine yakın olan topraklarda eski dönemlerde su ve ırmak çok olduğu için burada oturanlara ab kelimesi sık sık kullanılmaktadır. Ama bizim merakımızı celbeden bölgelerde ilk ve eski göçebeler dönemimde etnik olarak ahali çeşitlilik arz eder. O topraklarda Kimmer-Frak, Hint İran kavimlerinin yanı sıra Türk obaları vardı ki bunkar buranın eski halklarıdır.Burada ortaya çıkan husus Azlardır. Azlar hakkında hem ortaçağda hemde Orhun Anıtlarında bahisleri geçmektedir. Az ismine birçok eski kitabede rastlanmaktadır.Azlarla alakalı Kırım’da bir köy ve boy ismi mevcuttur. Az ismine AltınOrda devrinde, Kazaklar’ın Kiçi Ordasında rastlanmaktadır. Bugün bu isim varlığını ve mevcudiyetini korumaktadır.
Bu Azların etimolojisi Türgişlerin adında yer almış olabilir. Bizce Türk etnik ismi Az kelimesiyle birleşip Türk-as, Türgis olmuştur.’’Zeynu’l Ahbar’da ‘ (XI.asırda) ve Hudud’ul Alemde Türkeşlerin sonradan Tuhsi ve Az şeklinde parçalanmış olabilecekleri hakkında haberler vardır(Bartold,1968:C.V:585).Yine kara Tatarların arasında da ‘Tirges ’ kabilesi mevcuttur.
Telengut ve Açkestimlerin arasında tört As oymağı vardır(TAEE,1959:C:III:36).Az kabilesi Özbeklerde, Volga’daki Tatarlar arasında da mevcuttur. Aslar hakkında İbn Batuta da haber vermektedir. Onlar Kıpçaklarla aynı Sarayşık şehrinde oturmuşlardır. Doğu Türkistan’da Hoten şehrinde de Yas oymağı vardır ki buda As kelimesinin devingeni olabilir.
Arimaspiler Antik Yunan kaynaklarında, Tarbagatay dağlarına yakın olan topraklarda, İrtiş nehri boyunca, Zaysan Gölünde ve onun doğu tarafındaki bölgede meskûndular. Arimaspi ıslahatında eski Türkçedeki ‘arima’s kelimesinin eski yapısının devingenli şekli ve az kelimesinin bileşiminden oluşmuş olabilir. Bu göçebelerin etnik isimlerinin arimas olabileceği tarihi haberlerle ispatlanabilir. Antik yazar Strabon’un haberlerine göre Büyük İskender, Mavera’ünnehr’de bir dağı ele geçirmiş bunun adı kaynaklarda Oks veya Arimas diye geçmektedir. Bu dağda Arimaz adlı bir kabilenin 30000 askeriyle gelip o dağda ordugâh kurduğu anlaşılmaktadır. Arimaspiler, hem arkeolojik hemde antropolojik olarak Pazırık kültürüne mensup olan göçebelerdi. Dağlı Altay İskitleriyle aynı kökten olup bunları Az olarak kabul edilirse bunlarda Arimaspilerde bunların bir kolu olabilir.
Az denilen kavimler Sir derya boylarında Sak ismini almışlar. I.Darius döneminde bunlara Sak adı verilmiştir. Göçebeliklerinden dolayı bu kavimlerinde Az olduğu Türk oldukları anlaşılmaktadır. Haumavarga-Sakları bir kaynağa göre Yedisu, Tengri Dağları ve Pamirin kuzey tarafına kadar olan topraklarda yaşıyorlardı. Tigrahauda –Sakları, Hazar Denizi’nin doğu tarafında,Aral Denizi’inden Sir-Deryaya kadarki bölgede yaşıyorlardı(Pyankov,1964:C.III). Paradarya Saklarıysa tarih ilminde genel kabul edilen fikre göre Karadeniz İskitleridir. Bizim fikrimize göre ‘sak’ ıstılahı eski türk’asık’ etnik isminin flektif şeklidir.
Gerçek Saklar, Yedisu-Tengri Dağları bölgesinde yaşıyorlardı. Onların merkezi sahası Yedisu merkezli olup bu birlik içinde yer alan Hind-İranlı kavimler kendilerine Sak diyorlardı. Azıklar, tarihi kayıtlarda çokça geçmektedir. Ve kesinlikle Yüeçilerle bağlantılıydılar. Onların kültürel ve etimolojik yapıları tek ve ortak bir soydan geldiklerini göstermektedir. Azıkların Orta çağ’da Batı Türkler’inin (Onok budun) Nuşibi dalının bir boyu olduğu iyice bilinmektedir. Çin kaynaklarında’’Asigi’’ diye zikredilir. Azık kabilesi Kırgız ve Altaylar arasında da mevcuttur. Almatı’nın doğusundaki ‘Issık’ adlı yerde çok fazla İski-Sak döneminden kalma kurgan bulunmaktadır.
Strabonda Azıklara ‘yazig’ diye işaret edilmektedir. Bu haberlere göre onlar, Karadeniz’de ve Azik denizine yakın oturmaktadırlar. Strabonda Azıklar farklı şekillerde anılmaktadırlar. Bir yerde zig şekli vardır. Apasiak diye bir flektif şekilde vardır. Zig Azık adının farklı bir devinimi Apasiaksa abasık, apasik ‘sulu bol olan yer’ anlamına gelir. Apasiaklar hakkında antik yazar Pleneyde haber verir.
Pezikler, Ptolemeyde Okus dağlarının yanında anılmaktadır(Drevni). Azık dağları da eserin bir yerinde zikredilmektedir. Azık ve az etnik ismi Kırım’ da yer almış olup eski Türkçedeki Karadeniz İskitleriyle bağlantılı olan sküz ismiyle bağlantılı olup ‘’ askız,Skız,Sküz’dür.Karadeniz İskitlerinin ilk isimleri Asküz diye geçmektedir.(MÖ. VII. Asırda Asur).Antik yunanda Sküz diye geçen bu göçebelerin isimleri ihtimal Asküz isminin flektif söylenen şeklidir. Askız boylar birliği azık ve az oymaklarından teşkik etmiş olabilir. Türkiyedeki Urmiya gölü bölgesinde yapılan kazılarda İskitlerin Sakız Sakkez adlı kurganlarına rastlanmıştır.
Karadeniz bölgesindeki İskit tepelerinde Orta Asyalı Saklara ait Tepe kurganlarına rastlanmıştır. Bunun dışında Yüeçilere ait olan hususlarda vardır. Mesela Kiev bölgesinde, Doğu Kazakistandaki Çilikta kurganına benzeyen İskit tepeleri bulunmaktadır.
Yaklaşık olarak MÖ.7. yy başında Aksızlar batıya Karadenizin kuzey taraflarına geçmişler. Burada İskitlerin ülkesi vardı. Ve İskitlerin hükümdarı sık sık anılırdı. İlk Karadenizli İskitlerin merkezi Asyadan geldikleri ispatlıdır. Ama zamanla Türk kütle karışmaya başlamış veburada yerel kavimler hakim olmaya başlamıştır.
İskitlerin boylar birliğinde birçok kavim köken ve etnik yapı bakımından farklılıklar arz etmekteydi. Genelde, Frak-kimmer,Fin-Ugor gurupları vardı.Eski Türkçedeki aglütinativ askız şekli yerine sküz şekli görülmeye başlanmıştır.
Orta Çağ’da Oguz adlı Türk kabilesinde oymaklar çoktur. Az etnik ismi ile aslen usun etnik ismi arasında bağlantılı olabilir. Usun etnik ismi asan ismiyle alakalı olabilir. Türkiyede yaşayan Tatar aileleri arasında Asan soyadı taşıyanlar vardır. Asan ismi azların çoğul adı olabilirdi. Asanların ve Azların yüeçilerle akraba olması kaçınılmazdır. Asanlar ve usunlar zamanında yüeçilerin bir parçasıydı. Yukarıda bahsettiğimiz MÖ.II. yy’da doğudan Maveraünnehire Büyük Yüeçilerin boy birliği gelmiştir.MÖ.160-140’lı yıllarda Yunan Baktiriana Devletine saldırıp onu yok etmişlerdir. Pompey Trog ,Asian diye ifade ediyor(Drevni Avtori 1940:110).Strabonsa ,Asanlar’dan apasian ve pasian diye bahsediyor.Pasian adı Apasian adının flektif şeklidir. Apasian ‘’sulu,ırmaklı Asanlar’’ anlamına geliyor.Tarihi kaynaklarda Asanlar,Saklarla birlikte zikredilir.Mesela,Strabon bu konuda haber vermektedir:Saklar ,Ermenistan’ı ele geçirip oraları Sakasana olarak adlandırmışlardır.Arrian ve Pliniy, Sakasan adlı oymak ve kabile hakkında bilgi vermkektedir.Hazar Denizi’nin kıyılarında XII. Ve XIII. yy’da Saksin veya Sohsin ülkesi ve şehri anılmaktadır (bartold).Kazakların küçük Cüz’ün Dört Kara kabilesinde Saksan kolu vardır.Ptolemey (Coğrafya,IV:2) Oks nehrinin yanında,Harezm tarafında oksian adlı boylardan bahsetmektedir.
Oksian ıstılahı ok kelimesi asan etnik isminden oluşabilir,Yani ok-asan ,okasan,ok(a)asan,oksian olabilir.Başka bir ihtimal: oksian ıstılahı okus etnik isim ve eski Türkçe’deki çokluk manasını veren –n ekinden oluşabilir,yani okus(oğus),okus-n,okus(a)n,oksian-Oğuzlar manasındadır.
Çin kaynaklarında Gök- türkleri’in yönetici boyu olarak Aşina diye adlandırılmaktadır. İlmi araştırmalara göre Aşinaların gerçek ismi Çin kaynaklarında verilen isimle aynı olmasa da buna çok yakındır.Bizim fikrimiz Aşina ismi Eski Türkçe Asan adının Çince ismidir.Kazaklar’ın Küçük Cüz’ünde İssen-Temir kabilesi vardır.Çumekey veya Çuman aşiretinin (Sır derya ve Tele gölünde otururlar) bir kolu Asan adındadır. Kazakların Orta Cüz’ünde Üsün kabilesi vardır. Yine Serkes kabilesinde Kusun oymağı vardır(Aristov,1896:380).
Güney Sibirya’ da Minusin ve Abakan bozkırlarında Asan veya Assan kabileleri yaşarlardı.(radloff,1929:21).Hotonların arasında Hasn boyu bulunuyor(Grodekov,1889:C:I:17)Hasn da işte Asan isminin etnik spirantlı şeklidir. Aynı adla Kırgızlarda, Tekes sahillerinde oturan buğu kabilesinde Asan-tokum boyu vardır. Doğu Kazakistan’da, Caysan toponimi ve Caysan gölü vardır. Caysan ıstılahı eski Türk cay kelimesidir ve asan etnik isminden teşkil etmiş olabilir.Caysan demek Asanların toprağı yeri demektir.Orta çağda Kıpçak kabilelerinin arasında Cersan boyu anılmaktadır. Cersan ve Caysan ıstılahının manaları aynıdır.
Doğu Gök-Türk Kağanlığı’nda yönetime yakın olan diğer Türk kabilesi, Çin kaynaklarında ‘Aşide’ şeklinde verilir. Aşide bilimsel araştırmalara göre rekonstrüksüyonda Oset veya osset etnik ismini verir. O, İskit-Sak dönemindeki göçebe kabilelerinin etnik ismi olarak tarihi belgelerde yer alır.
Demek, ilk göçebeler döneminde Merkezi Asya’nın veya Güney Sibirya’nın bir bölgesinde göçebe medeniyeti yapılandırılmıştır. Tabii bu çok eski Türk medeniyeti olarak bilinir.Bizim fikrimize göre birçok Türk kavminin çıkışı ve ‘İskit –Triadası buradan çıkmaktadır. İlk göçebeler döneminde o bölgelerde göçebelerin boylar birliği teşkil edilmiştir. Maveraünnehir’de onların ismi Az idi. Sonra Azlar batıya göçle başka topraklara yerleştiler. Burada Frak-Kimmer ve Hind-İran kavimleriyle karıştılar.
Az göçebelerinin bazı gurupları, MÖ. VII. Asırda Kara Deniz’in kuzey bölgesine gitmişlerdir. Sonraki dönemlerdeyse MÖ. V. Asırda Eski Yunan kaynaklarına Sküz diye geçmişlerdir. İlk Avrupalı İskitler’in Merkezi Asya’dan geldikleri bellidir.Avrupalı İskitler’in kültürünün Dağlı Altay ve Doğu Kazakistan göçebelerinin kültürüne ait olduğu arkeolojik olarak kanıtlanmıştır.Etimolojik araştırmalara göre İskitler’in gerçek etnik ismi Az ıstılahından ve diğer eski Türk boylarından teşkil edilmiştir.
İşte bu cümlelerden anlaşıldığı gibi Kırım’da, Altay Dağlarında, Merkezi Asya’da yaşayan bu boyların hepsinin aslının bir olduğu, aynı kültüre sahip oldukları, boyların tamgalarının bile binlerce yıl değişmediği anlaşılmaktadır.
Daha sonra burada yaşayan kavimlerden İskit-Saka birliğinden Doğu Avrupa halkları, Orta Avrupa milletleri, Macar, Arap, İran, Çin, Moğol, Rus, Fin, Mançu halkları ve diğer Türk boyları oluşmuştur. Bugünkü Tuva, Teleüt, Telengüt, Yakut, Tatar, Türk gibi boyların hepsi bu yapılanmadan etkilenmiş veya doğrudan yapılarına katılmışlardır. İşte Kırım’da bu coğrafyada özel bir konuma sahiptir. Kırım’da yapılan kazılarda, yazıtlarda çok eski Türk boylarına ait birçok tamgaya resimlerde, kaya yazıtlarında, İskit-Saka, Kıpçak mezarlarında rastlanılmaktadır. Birçok tarihi ve yeni Türk boylarının Kırım’da izleri, damgaları, işaretleri, isimleri vardır.
Bu bozkırlarda yaşayan Türk boyları zamanla yerel unsurlarla karışmışlar. Aynı zamanda medeniyetlere çok büyük katkılarda bulunmuşlardır. İskit devri kapanırken arkalarında birçok destanlar, şehirler, efsaneler, demir, altın, maden işlemeciliğinin müthiş örneklerini vermişlerdir.
İskit çağı kapanırken batıdan gelen Etrüsklerin temelini attığı başka bir uygarlık tüm Avrupa’yı ve Anadolu’yu, Orta Doğu’yu, Mısır’a kadar yutarken bu bozkırlarda gelecekti. Ama Romalılar denilen bu kavim ve devlet buraya kesinlikle kan, gözyaşı, acı, kölelik getirecekti. Burada yaşayan göçebeler yıllarca dünyanın en iyi paralı askerleri, atletleri, binicileri, süvarileri oldular.