Bilgisiz İman Akılsız Bilgi Elde Edilemez

AKIL-İLİM-İMAN

İnsan bilerek ve isteyerek yapabilme gücünde olduğundan dolayı sorumludur.1

Sorumlu tutulma onun “akıllı bir varlık” olmasından dolayıdır. O, bu asli özelliğinden dolayı “emaneti yüklenmiş, emir ve nehiylerle muhatap olmuştur.2

Kısacası akıl, dinin ve mükellefiyetin esasıdır; dünyevi işlerin temel dayanağıdır.

O, bilinenlerden yola çıkarak bilinmeyenlerin bilgisine ulaştıran, varlıkları ve onlarla ilgili bilgileri tasnif eden, insana kıyas yapma imkânı veren zihni bir alettir.

Aklın en önemli fonksiyonlarından biri dış dünyadan malzeme alarak bilgi üretmektir. Kur’an-ı Kerim’de kişinin kendisine, dış dünyaya, tarihe ibret gözüyle bakması, buradan Allah’ın varlığı ve kudreti ile ilgili akıl yürütmelerde bulunması istenir. Kuran’dan anlaşıldığına göre yerin ve göğün, kendi nefsinin ve başka şeylerin yaratılışını gözlemlediğinde aklını kullanan kimsenin, bir akıl yürütme sürecinden geçtikten sonra zorunlu olarak yaratıcının varlığından haberdar olacaktır.

Aklın en önemli işi bu fonksiyonunu yerine getirmesidir. Bu görevi başaramayan yani Yüce Yaratıcı’nın varlığını ve O’nun kusursuzluk bildiren tüm vasıfları ile mücehhez olduğunu bilmek için akıl yürütmemiş, tefekkürde bulunmamış kişiler, Kur’an’ın değişik yerlerinde sert bir dille eleştirilir.3

“Biz size düşünebilenlerin düşünmesine yetecek kadar uzun bir ömür bahşetmedik mi?” (Fatır, 35/37)

İnsanın kendisini ve sorumluluklarını hatırlayıp aklını kullanması, akıllı davranması 4 sorumluluk yüklenen bir varlık olması, 5 (gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayırabilecek yapıda olduğu için) ona hak ile batılı birbirinden ayıran ölçünün verilmesi 6 Kur’an’da insanın akıllı bir varlık olarak muhatap kabul edildiğinin bir delilidir.

“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk, onu yüklenmekten kaçındılar, on(un sorumluluğun)dan korktular; onu insan yüklendi; (bununla beraber onun hakkını tam yerine getiremedi): doğrusu o çok zalim ve çok cahildir” (Ahzab, 33/72)  insana yüklenen emanet, düşünme ve akıl kabiliyetidir.

Çünkü insan, ancak akıl ve buna bağlı duyularını kazandığı zaman Allah’ın tekliflerine muhatap olmuştur. İnsanın “zalim ve cahil”  diye nitelendirilmesi de, akıl emanetini yüklendikten sonra onu iyi kullanamamasından, haddini aşmasından ve benzeri sebeplerden olsa gerektir. 7

Kur’an-ı Kerim’e göre insanı insan yapan, onun her türlü eylemlerine anlam kazandıran ve ilahi emirler karşısında onun yükümlü ve sorumlu tutulmasını gerektiren akıldır.

İnsan gücünün dâhilinde olan her şey akıl ile bilinebilir.8

Âyetler ışığında imân-ilim ilişkisi tetkik edildiğinde, Kur’an-ı Kerim’in imân-ilim veya imân-bilgi ilişkisi üzerinde hassasiyetle durduğu ve konuyu aklî açıdan temellendirdiği kolayca fark edilebilir.

Kur’an’ın birçok ayetinde bilgisizlik, çoğu zaman nankörlük ve inkârın; bilgi ise inanmanın sebebi olarak öne çıkarılmıştır. Kur’an, inanç prensiplerini kabul edenleri; aklını kullanan, onu işlevsel hale getiren, ibret alan, ahlâklı, üstün meziyetli kişiler olarak yüceltmektedir.

Buna karşın küfrü cehâlet, akılsızlık, beyinsizlik, şirki ise en büyük zulüm olarak nitelemekte; imanın mantığını kavrayamayanları hayvanlardan daha aşağı kabul ederek şiddetle yermektedir. Buradan hareketle imanın, bilgi ile doğrudan irtibatlı olduğunu söyleyebiliriz.

Ancak imânın, yalnızca ilimden ibaret olmadığını da belirtmeliyiz. Çünkü bilgiye rağmen, farklı sebepler imânı engelleyebilir; imânı engelleyen faktörler, bilgiye rağmen inkârın devamını sağlayabilirler.

O halde imân ve ilmi ya da imân ve bilgiyi birbirinin zıddıymış gibi göstermek, birinin bulunduğu yerde diğerinin bulunamayacağını varsaymak, Kur’an’ın insanlardan istediği imân açısından kesinlikle doğru değildir.9

Kur’an’da “imân” ile “bilgi” sözcükleri, birbirleriyle doğrudan alakalı kavramlar olarak zikredilmişlerdir. Yani imân ile bilgi kavramları birbirleriyle önemli ölçüde alakalı olduğu için, aralarındaki ilişkinin, nedensel bir ilişki olduğu söylenebilir.

Bilgi, imânın kendisi değil, ancak en önemli sebeplerinden biridir. Hangi yolla olursa olsun, bilgi gerçekleştiği takdirde, imân da gerçekleşebilir. Fakat bu sonuç, her zaman zorunlu ve kaçınılmaz değildir. Çünkü bilgiye rağmen, farklı sebepler imânı engelleyebilir. Bu nedenle imân ile bilginin, her açıdan birbirlerine eşit oldukları söylenemez.

Kur’an’da sürekli olarak ilim ile bilgi kavramları, birbirleriyle sıkı irtibatlı olarak mütalaa edilmişlerdir.10

İnsanın bir şeye inanması, öncelikle onun hakkında bir şeyler bilmesini gerektirir. İnsan ancak, hakkında bilgi sahibi olduğu şeylere inanabilir. Onun için, bilmek ile inanmak arasında güçlü bir bağlantı bulunmaktadır.11

İnancın insan hayatını temelden ve sonuna kadar etkileyen bir şey olduğunu düşündüğümüzde inancın bilgiden uzak, körü körüne bir bağlanma olmadığı anlaşılmalıdır. Bilgiden tamamen uzak bir inançla insanın hayatını şekillendirmesi veya öylesi bir inancın insan hayatında ciddî anlamda etkili olmasının mümkün olmadığını düşünüyoruz.

İnançla veya iman edilen konularla ilgili bilgi, bilgi yollarından herhangi biriyle gerçekleşebilir.

Ancak burada insan hayatını derinden etkileyen bir olgu olarak imânın bilgiden soyutlanmasının doğru olmadığını söyleyebiliriz.12

Maturi’nin bilgi edinme kaynakları konusunda. -Sağlam duyu organları -Akıl(Nazar) -Haber olarak anlatmaktadır.  Kelam ilminde haberden maksat peygamberlerin insanlığa sunduğu bilgilerdir.13 Diğer bir ifade ile gelen bilginin bilgi değerinde olabilmesi yani bilgi olarak kabul edilebilmesi için 1. Somut olması 2. İspatlanabilir olması 3. Uygulaması olması, uygulanabilir olması gerekir. Ayeti kerime ve Hz. Peygamberin hadisi ile ispatını verelim:

“Bilmediğiniz şeyin arkasında gitmeyin”( İsra,36) demek size ispatlanamayacak bilginin arkasından gitmeyin demektir.

Hz. peygamberinde “faydasız bilgiden Allaha sığınırım”  (Tirmizî, Daavât, 68) demek. Uygulaması olmayan hiç bir bilgi bilgi değil sadece lakırdıdır.14

Bilgi, yaşantıdan daha hayırlıdır. Çünkü bilgi ile yaşantı hakkında hüküm verilir. Bilgi yol gösterir, yaşantı uyar. İlim eşlik etmezse, yaşantı, sahibini felaketlere ve tehlikelere sürükleyebilir.

İlimin alanı dünya ve âhireti kapsar. Yaşantı ise sahibini sıkabilir. İlim, yol gösterir, düzgün yaşam şekli ise onunla yolunu bulur. İlim, peygamberlerin geride bıraktıkları mirasları, âlimler ise, onun mirasçılarıdır.

İlim, kalbin hayatı, gözlerin nuru, göğüslerdeki hastalıkların şifası, akılların gül bahçesi, ruhların zevki, yalnız kalanların arkadaşı, şaşıranların delilidir. İlim, söz, fiil ve davranışların tartıldığı terazidir. İlim, şek ile yakîni, hak ile bâtılı, hidâyet ile sapıklığı birbirinden ayıran otoritedir.

Allah, ilim sayesinde bilinir, ilim sayesinde Allah’a ibadet edilir, Allah zikredilir ve ilim sayesinde Allah birlenir. İlim, gurbette arkadaş, yalnızlıkta sırdaş ve dost, şüpheleri ortadan kaldıran bir güçtür. İlim, öyle bir zenginliktir ki, hazinelerine erenler için fakirlik söz konusu değildir.

Yine ilim öyle bir sığınaktır ki, himayesine girenler için kaybetmek yoktur. İnsanın ilme ihtiyacı, yemek ve içmekten daha fazladır. Çünkü insan, günde bir veya bir kaç defa yemek ve içmeye ihtiyaç duyar, ilme ise, neredeyse her nefeste ihtiyaç duyar.15

Yazan: Yusuf KOCATÜRK

KAYNAKLAR

  1. Maide,.5/38,89; Tur, 52/21; Bakara, 2/225, 286; Rum, 30/41; En’am, 6/164, 120, 70; Nisa., 4/111; Enfal,8/51; Zümer, 39/41; şura, 42/30i Fetih, 48/10; Necm, 53/38-39.
  2. Ahzab, 33/72; Nur, 24/54; Nisa, 5/58; Mü’minun, 23/8; Mearic, 70/32; En’am, 6/104.
  3. KUR’AN’DA AKIL ve İNSAN Doç. Dr. İbrahim EMİROGLU
  4. Bkz. Kur’an’da Akıllı İnsanın Özellikleri; Makale, s .. 16.
  5. Bakara, 2/40, 48; Ahzab, 33/72.
  6. şura, 42/1 7; Bakara, 2/256; insan, 76/3; Ra’d, 13/17; Sebe, 34/49; Hadid, 57/25.
  7. KUR’AN’DA AKIL ve İNSAN Doç.Dr.İbrahim EMİROGLU
  8. el-İsfahanî, Rağıb, el-Müfredat fi Ğaribi’l-Kur’an, Beyrut, Ts., s.25.
  9. Hüseyin POLAT
  10. Zemahşerî, III, 535.
  11. Özcan, Hanifi, Matüridi’de Bilgi Problemi, İstanbul, 1993, s. 150; Aydın, Ferit, İslam’da İnanç Sistemi, İstanbul, 1995, s. 198.
  12. İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi Güz 2010/ 1(2) 181-199 Kur’an Âyetleri Işığında İman-İlim İlişkisi Hüseyin POLAT
  13. Matûridî’nin Bilgikuramı ve Bu Bağlamda Onun Alem, Allah ve Kader Konusundaki Görüşlerinin Kısa Bir Tahlili, MUAMMER ESEN DOÇ. DR. ANKARA Ü. İLAHÝYAT FAKÜLTESi e-posta: muammeresen@divinity.ankara.edu.tr
  14. Doç.Ali İhsan KILIÇ
  15. Fîrûzâbâdî, Besâiru Zevi’t-Temyîz fi Letâifi’l-Kitabi’l-Azîz, Beyrut, ts., IV, 91.

10.Zemahşerî, III, 535.

  1. Özcan, Hanifi, Matüridi’de Bilgi Problemi, İstanbul, 1993, s. 150; Aydın, Ferit, İslam’da İnanç Sistemi, İstanbul, 1995, s. 198.
  2. İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi Güz 2010/ 1(2) 181-199 Kur’an Âyetleri Işığında İman-İlim İlişkisi Hüseyin POLAT
  3. Matûridî’nin Bilgikuramı ve Bu Bağlamda Onun Alem, Allah ve Kader Konusundaki Görüşlerinin Kısa Bir Tahlili, MUAMMER ESEN DOÇ. DR. ANKARA Ü. İLAHÝYAT FAKÜLTESi e-posta: muammeresen@divinity.ankara.edu.tr
  4. Doç.Ali İhsan KILIÇ
  5. Fîrûzâbâdî, Besâiru Zevi’t-Temyîz fi Letâifi’l-Kitabi’l-Azîz, Beyrut, ts., IV, 91.

 

İlgili Yazılar