Prof. Dr. İbrahim MARAŞ
Ahmet Davudoğlu, Karar gazetesindeki dünkü röportajında aynen şu cümleleri söylemiş:
“Biz imparatorluk bakiyesiyiz. Biz yeknesak, tek bir kimlikle tanımlanabilecek, tek bir oryantasyonla, kültürel dokuyla tanımlanacak ülke değiliz. Şu anda Boşnak, Gürcü, Çeçen, Arnavut, Arap, Kürt, Uygur vatandaşlarımızın yansıdığı bir Meclis bu ülkenin birliğini temsil edebilir.” Davudoğlu, anlaşıldığı kadarıyla etnisiteye dayalı bir parlamento kurmak istediğini söyleyerek bir yerlere ışık yakıyor. Onun bu sözleri, açıkça, yönetmeyi istediği ülkenin üniter bütünlüğüne kastetmek anlamına gelmektedir. Aslında bu sözlerde şaşılacak bir şey yoktur. Siyasal İslamcılığın ve Yeni Osmanlıcı zihniyetin temel karakteri budur.
Vatan ve millet kavramı yoktur.
Üniter bütünlük onlar için önemli değildir, dünya vatandaşlığını isterler. Üstelik bu sözler, sözde Yeni Osmanlıcı zihniyetin en büyük çelişkisidir. Osmanlı’nın nasıl kurulduğunu ve geliştiğini, nasıl bir devlet olduğunu bilmeyen, siyaset felsefesinden anlamayan bu zihniyet, Osmanlı’nın son dönemdeki yıkılışına sebep olan azınlıkçı ve etnikçi siyaseti savunarak Osmanlıcı olduğunu iddia etme şaşkınlığı göstermektedir. İşin daha da acı tarafı PKK yetmiyormuş gibi, başka etnik grupları da tahrik etmesidir. Hele ki, Davudoğlu’nun sözlerinde, eğer cehaletten değilse, Uygurlara da yer vermesi, sadece etnik değil, “boy siyaseti” yapmaya da heveslendiğini göstermektedir. Merak etmesin bunu Rusya uzun süre denedi, ama Türklerin ortak Milli kimliğini ve bütünlüğünü yine de bozamadı. Söz konusu iki zihniyet (siyasal İslamcılık ve Yeni Osmanlıcılık) her fırsatta sözde ümmetten bahsederler ama etnik siyaset yaparlar.
Halbuki bu ülkede herkes eşit statüde Türk vatandaşıdır. Bu toprakların ismi de yeni değil bin yıldır Türkiye’dir.
Türklerin tarih boyunca oluşturduğu millet olma bilincini yıkmak Türkiye’yi ortadan kaldırır. PKK’nın da Fetö’nün de yapmak istediği budur. Türkiye, asla bir ulus devlet değildir. Bu ülkede kimsenin herhangi bir göreve gelmesi sırasında etnik kökenine bakmazlar. Davudoğlu ve grubu, siyasal İslamcılığı ve Yeni Osmanlıcılığı kendi üzerlerinde birleştirmiş yeni bir yapılanmadır. Bu yapılanma, artık siyasal İslamcı ve muhafazakar bir cemaattir. Yıllarca süren bir çabayla oluşmuştur ve akademi de dâhil, her alandaki faaliyetlerinde “klan içi” kişilerle çalışırlar.
Ötekileştirmek, tabiatlarına yerleşmiştir.
Davudoğlu’nun liberal söylemlerine ve itaat eleştirilerine bakmayın, onun ve cemaatinin, tıpkı Fetö gibi, görünürde çok modern ama asılda yenilik karşıtı, katı muhafazakar ve taassup sahibi bir yapılanmaları vardır. Bu yüzden, Davudoğlu ve cemaatinin de, tıpkı diğer cemaatler gibi, toplumun bütününü kuşatacak bir yapısı ve zihniyeti yoktur. Ancak şu da bir gerçektir ki, görünen yüzünün ötesinde çok geniş bir akademik ve dini grup desteği vardır. Onun bu talihsiz sözleri, onu acı bir şekilde yakın tarihten hatırladığımız “Serok Ahmet” olarak da tanıtan sürecin devamıdır. Bu yüzden söz konusu cümleler, öylesine söylenmiş cümleler değildir. Bu zihniyetin arkası, görüneninden daha önemlidir. Burada “arkası” derken dış destekten ziyade, iç yapıdaki bozuk benzeri zihniyetlere işaret ediyorum. Böylesi ve benzeri bir zihniyet, tabii ki küreselci emperyalistler tarafından rahatlıkla kullanılabilir. Nitekim kullanılmıştır da.