Haniflik, Hanefilik ve Nizamiye Medreseleri

Kent Gazetesi

Yüce Allah Rûm Sûresi 30. Ayette “Yüzünü Allah’ın fıtratı olan Hanif dinine çevir ki Allah insanları bu fıtrat üzere yaratmıştır.”buyurmaktadır. Bu ayetten de anlaşılacağı üzere İslam fıtrat dinidir. İnsan ruhu fıtrata göre yaratılmıştır. Fıtrat kelimesi, ‘ilk yaratılış’ manasına gelir. Terim olarak fıtrat ‘Allah’ın mahlûkatını kendisini bilip tanıyacak ve idrak edecek bir hal, bir kabiliyet üzere yaratmasıdır.’ Ayetteki ‘Yüzünü Allah’ın fıtratı olan Hanif dinine çevir…’ ifadesi İslam dininin özünün Haniflik, Hanifliğin de Allah’ın fıtratı olduğunu bize bildirir.

Haniflik bütün dinlerin özüdür. Yani bütün dinler fıtratı esas alır. Hanif kelimesi tertemiz, duru, pak anlamlarına gelmektedir. Kur’ân’da bu kelime insanın, bütün batıl inançları ve ilahları reddederek, sadece bir olan Allah’a ve O’nun yoluna en saf ve en duru bir şekilde kendisini teslim etmesi anlamında kullanılır.

Hanifliğin Tevhid, rasyonalite ve güzel ahlak olmak üzere üç temel esası vardır ki bu üç esas Kur’ân’ın insanlığa getirdiği en önemli üç şeydir. Tevhidin özü ‘Lâilâheillallah’ ifadesidir ki bu ifade bize önce Allah’tan gayri bütün ilahları, batıl inançları ve hurafeleri reddetmeyi ve akabinde yalnızca O’na kul olmayı öğretir. Rasyonalite, akla, mantığa, pozitif bilimlere ve evrensel hakikatlere önem vermektir ki Kur’ân yedi yüzü aşkın ayetle insanları tefekküre teşvik eder. Hanifliğin üçüncü esası olan güzel ahlak ise dinin bakiyesidir ve Allah’ın Rahman ve Rahim isimlerinin tecellilerine yani sevgiye, merhamete ve hoşgörüye dayanır. (1)

İslam dünyasında en yaygın mezhep olan ve Müslüman nüfusun yarısından fazlasının müntesipliğini kazanmış olan ve ağırlıklı olarak da Anadolu’da ve Orta Asya’da yayılan Hanefi Mezhebi bugün yeryüzünde Hanif İslamının en önemli temsilcisidir. Hanefi mezhebinin imamı İmam-ı Âzam Ebû Hanife (ö.767) ‘Ebû Hanife’künyesini Arapçadaki ‘gönülden tertemiz şekilde iman eden’ anlamındaki ‘Hanif’ sözünden ‘Haniflerin babası/efendisi’ manasında almıştır.

Hanefi mezhebi, Arap milliyetçiliğini ve nakli esas alan ve bir baskı rejimi olan Emevi Devletinin resmi mezhebi Selefiye Mezhebinin tehlikelerinden İslam’ı korumuş ve yeniden Müslümanları akla, mantığa, pozitif bilimlere, sanata ve ticarete önem vermeye davet etmiştir. Bu davetin neticesinde de Müslümanlar içerisinden dünyaya namzet birçok bilim ve fikir adamı çıkmıştır. Hanefi mezhebi sayesinde 800 ila 1200 yılları arası İslam Medeniyetinin altın çağıolmuştur. Ebû Yusuf (ö.798) gibi fakihler, Buhari (ö.870), Müslim (ö.875) gibi hadis âlimleri, Maturidî (ö.944) gibi İtikat imamları, Fârâbi (ö.950) gibi İslam filozofları, İbn-i Sina (ö.1037) gibi dünya tıp tarihinin en önemli simaları ve daha nice bilim adamları ve İslam âlimleri Hanefi mezhebi sayesinde yetişmişlerdir. Yine dünyaya sevgi, merhamet ve hoşgörü tohumları saçan Ahmed Yesevi (ö.1166), Hacı Bektaş-i Veli (ö.1271), Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî (ö.1273), Yunus Emre (ö.1321), Hacı Bayram-ı Veli (ö.1429) ve Emir Sultan (ö.1430) gibi mutasavvıflar hep Hanefi mezhebinin içinden çıkmıştır. (2)

İslam tarihinde Hanefiliğin en önemli temsilcisi Selçuklu Devleti olmuştur. Selçuklu Devleti’nin İslam Medeniyetine en büyük armağanı Nizamiye Medreseleri’dir. Nizamiye Medreseleri 1067 yılında Sultan Alparslan döneminde Vezir Nizamülmülk tarafından ilk olarak Nişabur’da kurulmuş daha sonra Bağdat’ta bir yükseköğretim kurumuna dönüşmüştür. Medreselere mantığı sokan büyük İslam âlimi Gazali (ö.1111), bugün okullarda Pascal Üçgeni olarak öğretilen kavramı oluşturan ünlü matematikçi Ömer Hayyam (ö.1131), ünlü İslam filozofu İbn-i Rüşd (ö.1198) ve dirayet tefsirinin en önemli isimlerinden olan Fahreddin Râzî (ö.1209) gibi ilim adamları Nizamiye Medreselerinde yetişmişlerdir. Bu medreselerin en önemli özelliği dini ilimlerle pozitif bilimleri aynı anda okutmasıdır. Bu yönü itibariyle Nizamiye Medreseleri tarihte Hanefiliğin kalesi olmuş ve Selefiliğin kalesi olan el-Ezher’in İslam dünyasına yaydığı zehire karşı panzehir görevi yapmıştır. Bundan dolayıdır ki İLSAM (İlahiyat İlimleri Araştırma Merkezi) Onursal Başkanı Sayın İlyas Bozkurt Bey’in ‘Bugün İslam dünyasının yeni Nizamiye Medreselerine ihtiyacı vardır.’ sözü son derece önemlidir.

Kent Gazetesi

———————————–

 M. İlyas BOZKURT; İslam Mezhepleri Tarihi ve Analizi Kitabı, Sf: 97-104

M. İlyas BOZKURT; İslam Mezhepleri Tarihi ve Analizi Kitabı, Sf: 118,119

İlgili Yazılar