Osman Batur Altay Türkleri’nin Bozkurdu

osman batur-kerem günal“Ben can verebilirim. Milletim, dünya durdukça mücâdeleye devam edecektir.”

Tarihin hangi çağını açsanız bilinen bilinmeyen tarihin derinliklerinden gelen ata babalarımıza bakınca her yerde bir yiğit silueti, adsız, şansız kahramanlar silsilesi çıkacaktır karşımıza. Dünyanın hangi dağına dönsek yüzümüze değen bir şehit nefesi…

Nereye baksak bir büyük destan, hangi rüzgârı dinlesek bir soylu direniş şarkısı…

Osman Batur ya da Osman İslamoğlu… Türkistan dağlarında söylenen bir hürriyet şarkısı…

Osman Batur ya da Osman İslamoğlu… Bir ömür boyu imanın, adanmışlığın, namusun gür sedası…

Osman Batur Doğu Türkistan’ın efsanevi mücadele erlerinden. Doğu Türkistan dağlarının özgürlük şarkısı, şehadet bestesi… Bahtına çokça acı, sürgün, soykırım, katliam düşen Doğu Türkistan’ın… Doğu Türkistan denilince hemen akla gelen soykırım ve asimilasyondur. Eski ve yeni değişmeyen, dinmeyen bir kederin, bitmeyen bir acının akla geldiği yer. Çin’in ve Rusya’nın başrollerde olduğu bir utanç, bir soysuzluk, bir zalimlik… Her türlü işkence tekniğinin pervasızca uygulandığı yerdir Doğu Türkistan. Sürgünler, kolektif kürtaj cezaları, mecburi kürtaj, zorunlu doğum kontrol, diri diri gömülerek öldürülmek, çalışma kamplarında ölesiye çalıştırılmak, tecavüzler…

Osman Batur bitmek bilmeyen Çin işkencelerinin sistematik olarak devam ettiği Doğu Türkistan’ın Altay Şehrinin Öndirqara köyünde 1899 yılında doğar. İyi bir at binicisi ve avcı olarak yetişir. Hayatını çiftçilik yaparak devam ettirir. Kırk yaşlarına geldiğinde Çin’in yaptığı zulüm ve kıyımlar katlanılmaz bir hal alır. Camiler basılır, Kur’an-ı Kerimler yakılır. Çin zulmünü protesto eden Türkler tutuklanır, silahlarına el konulur. Osman Batur’un çevresindekiler ve büyükleri silahlarını teslim ederken O, isyan ederek dağlara çıkar. Türkistan dağlarında isyanın ve özgürlüğün fitilini ateşler. Dağlarda söylenen bir isyan türküsüdür artık O. Ardından yüzlerce adam gelir, binlerce isyan ateşi olurlar. Önlerini ışıtan mücadele azmi ve analarının, babalarının sımsıcak dualarıdır. Hürriyet aşkıdır… Vatan sevdasıdır… 

“Ben can verebilirim. Milletim, dünya durdukça mücâdeleye devam edecektir.”
Doğu Türkistan’ın yetiştirdiği en büyük kahraman 20.Yüzyılda Çin’e karşı en büyük mücadeleyi vermiş bir efsane. Adı bugün bile Pekin yönetimini titretmeye yeten tarihi bir şahsiyet. Altay Vilayetindeki Küktogay İlçesinin Öndirqara Köyünde 1899 yılında doğdu.
Doğu Türkistan’ın yetiştirdiği en büyük kahraman 20.Yüzyılda Çin’e karşı en büyük mücadeleyi vermiş bir efsane. Adı bugün bile Pekin yönetimini titretmeye yeten tarihi bir şahsiyet. Altay Vilayetindeki Köktogay İlçesinin Öndirqara Köyünde 1889 yılında doğdu. Osman Batur’un 7 erkek 7 kız toplam 14 çocuğu vardır. Osman Batur ve silah arkadaşlarının mücadelesi 1940’da Çin zulmü dayanılmaz bir hal alınca başladı. Onların mücadelesi 1941 yılı Ekiminden 1943 yılı Temmuzuna kadar gerilla savaşı şeklinde devam etti. 22 Temmuz 1943’te Altaylar Çinlilerden tamamen temizlenmişti. Bulgun’da yapılan bir törende Osman BATUR Altay Kazak Türklerinin Han’ı ilân edildi. Mücâdelesini sürdürdü. Altay Geçici Halk Cumhuriyeti Başkanlığına seçildi. 1944 – 1945 yıllarında, Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Doğu Türkistan Kazak Türkleri’nin yaşadığı bölgeleri de Çin istilâsından kurtardı. 1945 yılının Ekim ayından 1947 yılının Şubatına kadar üç vilâyetten oluşan Doğu Türkistan hükûmeti’nin askerî ve mülkî âmiri olarak Vâli sıfatıyla görev yaptı. O’nu, Şubat 1947’den Eylül 1949’a kadar Doğu Türkistan Cumhuriyeti koalisyon hükûmetinin aslî üyesi olarak görev yaptı. Çinlilerin on kat fazla asker silah ve cephaneyle saldırması üzerine 1950 Kasımında cephanesi bittiği için Osman Batur Kamambal Dağı’nda esir düştü. Göstermelik bir mahkemede işgalci çinlilerce idama mahkum edildi. 29 Nisan 1951 tarihinde Urumçi’de kurşuna dizilerek şehit edildi. Bugün ve gelecekte Osman Batur adı kalplerimizde yaşamaya devam edecek ve bağımsızlık mücadelemizde bize ışık olacaktır.

  Osman Batur geriye büyük bir mücadele ve bağımsızlık ruhu bırakır. Bütün büyük adanmışlar gibi ruhunu yitiren zamana yeniden büyük bir ruh üfler. Yaşamın aslında tutkulu bir ölümle daha yaşanılır kılınabileceğini gösterir.

En büyük savaşlarını bilgisayar oyunlarında oynayan, dost ve düşman tanımı kalmayan günümüz insanı için ne kadar anlam ifade eder bilmiyoruz ama Osman Batur özgürlüğü, dini ve vatanı için canını ortaya koymaktan çekinmedi. İdealleri uğruna, çılgınca sevdiği yurdunun bağımsızlığı yolunda hem yârdan hem de serden geçti. Şimdi O’nun adı defter-ü divanımızda, şeref hanemizde en güzel harflerle, şehadet alfabesiyle yazılı.

Enformatik kirlenmenin, küresel pisliğin her yeri işgal ettiği günümüzde kendi kahramanlarımızı bile neredeyse tanıyamaz hale geldik. Artık özgürlük savaşçılarını, devrimcileri piyasa belirliyor. Piyasanın adını anmadığı gerçek kahramanları anımsayamıyoruz. Che Guevara’dan başka kahraman, devrimci tanımayan bir nesil…

Selam olsun Osman Batur’a!… Kahraman ve cesur İslamoğlu’na!…

İlgili Yazılar