1768-1774 Osmanlı Rus savaşı… Anapa Kalesi
‘’ Dağ Çerkes’in, ova Nogay’ın, şehir Tatar’ın…’’
Kırım Hanlığı Osmanlı Devleti’ne 1475 yılında bağlandıktan sonra Deşt-i Kıpçak bozkırlarında yeni güç ittifakları oluşmaktaydı. Altın Orda hanları zayıflamış Timur tarafından iyice hırpalandılar. Moskova Knezliği yükselmeye ve Slav prenslerini etrafında toplayıp büyük bir güç olma yolunda ilerliyordu. Novgorod, Kiev, Tver gibi birçok Rus Knezliği Moskova’ya katıldı. Bu yıllarda Hacı Giray ve Mengli Giray Litvanlar’a karşı Moskova ile ittifak kurarken Altın Orda ise Litvanyalı Jagellonlar ile ittifak kuruyordu.
Bu savaşlar sonunda Osmanlı Devleti’nin desteğini de alan Kırım Hanlığı Altın Orda Devleti’nin yıkılması ile Rusya ile karşı karşıya kaldı. Büyüyen Rus tehlikesi Zaparojye Kozakları, Don Kozakları vb Kozaklar ile Kazan, Kasım, Astrahan gibi hanlıkları ortadan kaldırırken, Özi, Dnyester, İdil, Dnyeper gibi ırmakların boylarına bu Türk- Slav kırması milleti yerleştirdi. Bu Rus hizmetine giren mirzalar ve atamanlar sayesinde Rusya Sibirya’da çok geniş toprakların sahibi oldu. Bunların en ünlülerinden birisi Tatar asıllı Straganov ailesidir.
Sibirya’yı Sibir Hanı Küçlük’e karşı Rus çarı adına feth etmişlerdir. Kırım Hanlığı ise bu yıllarda Bucak Ordası, Kırım yarımadası, Kafkasya Adige- Kabartay bölgesi ve Ukrayna bölgelerinden oluşuyordu. Azak ve Özi kaleleri çok önemli savunma noktaları idi. Ama Rus Kozakları Azak kalesini alacak ve onları bu kaleden çıkarmak ancak anlaşmalar yoluyla olacaktı. Bozkırda esen Tatar yeli bitmeye yavaş yavaş talih tersine dönerek Petro ile yükselen Rus şovenizminin yükselişi karşısında Türk dünyası esaret altına girmeye başladı. 1711 ve diğer yıllarda elde edilen bunu engelleyemedi.
1768-1774 Osmanlı Rus savaşından sonra imzalanan Küçük Kaynarca antlaşması ile Kırım’a bağımsızlık verilmiş; Rus yanlısı Şahin Giray da Kırım hanı olarak atanmıştır. Osmanlı devleti bu durumu Rusya ile 1779 tarihinde imzaladığı Aynalıkavak Tenkihnâmesi ile kabul etmiştir. 1782 yılında batılı anlamda bir takım reformlar yapmaya çalışan Şahin Giray’a karşı Kırım’da ayaklanma çıkmış; bunu bahane eden Rusya Kırım’ı işgal ve bir yıl sonra da ilhak etmiştir. Elden çıkan ilk Müslüman toprağı olması dolayısıyla Kırım’ın kaybını bir türlü hazmedemeyen Osmanlı Devleti, burayı tekrar topraklarına katmak için özellikle Kuzey Kafkasya’da bir takım askerî ve siyasî faaliyetlere girişmiştir. Bu çerçevede Rusya sınırına en yakın ve müstahkem yer olan Anapa’da bir kale inşa etmiştir.
18. yüzyılda kuzeyden gelen amansız bir tehdit, ulusun karşısına dikilmişti: Rusya İmparatorluğu, Kuzey Kafkasya’yı ele geçirmek için kanlı bir istilâ savaşını başlatmıştı. 18.yüzyılın ilk döneminde bu saldırı politikasının başlatıcısı ve uygulayıcısı, acımasızlığı ile ünlü Rus Çarı I.Petro (Deli Petro; 1672- 1725) idi. Rus saldırı politikası 18. yüzyılın ikinci yarısında daha da genişletildi. Bu dönemde Rusya tahtında İmparatoriçe II.Yekaterina (II.Katerina;1729-1796) oturuyordu. Aşağıdaki dizeler işte bu kanlı ve fırtınalı dönemin olaylarına ilişkindir.
1768- 1774 Osmanlı- Rus Savaşı sona erdiğinde, bu gerçek su yüzüne çıkmış oldu. Savaşın sonunda Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı (-1774-). Antlaşmanın 21’inci maddesi Kabardiya’ya ilişkindi. 2’inci.maddeye göre, Kabardiya’nın geleceği (kaderi) Kırım Hanı’nın takdirine bırakılmıştı. Ancak çok daha önceden Kırım Hanı ile Rus Çarı arasında bir antlaşma yapılmıştı, buna göre, Kabardiya, Rusya’ya katılmış (ait) sayılmıştı! 1774’te Han, öncesinden vermiş olduğu bu sözü tuttu ve Kabardiya’nın Rusya’ya ilhak edilmiş olduğunu onayladı. Çarlık Rusya’sı, işte böylesine hileli yollarla da yeni topraklar ele geçirmekteydi (2).
Küçük Kaynarca Antlaşması hükümlerine göre Kırım taraflarındaki Kerç,Yenikale ve Dinyeper Irmağı ağzındaki Kinburun (Kılburun) kaleleri Osmanlılar tarafından Ruslara bırakılmıştı. Böylece Rusya/ Ruslar Karadeniz kıyılarına ulaşmış oldular (1774). Kırım Hanlığı da Türk korumasından çıkarak bağımsız devlet statüsü elde etmişti. Kuzeybatı Kafkasya’da, Azak Denizi kıyılarında, Don ve Yeya ırmakları arasında kalan Azak Denizi kıyıları da Rusya’ya bırakılmıştı.
Kırım, bağımsız bir devlet olarak tanınmış olmakla birlikte, Rusların ve Türklerin siyasî entrikalarına sahne oluyordu. Petersburg ve İstanbul, Kırım’da kendi otoritelerini kurmanın peşindeydiler. (Prof.Dr.Ç’ırğ Ashad Kaynak:Adıge maq,7-8 Şubat 1992)
Şahin Giray’ın karıştırdığı hinlikler sonunda Türkler Bahtlı Giray ve Şahbaz Girayla birkaç kez Kırım’ı kurtarmak amacı ile harekette bulundularsa da bu harekatlar başarısızlıkla sonuçlandı. Sonunda Potemkin Kırım yarımadasına girdi.Kırım tahrip edildi. Yüzlerce yıllık Tatar yurdu elden çıkmış ve Ruslar yüzyıllık emelleri olan Sıcak denizlere inmeye bir adım daha yaklaştılar. Bunun üzerine Türkler Taman yarımadasına geçerek savaş için hazırlanmaya başladılar. Kuban’da Anapa üzerine bir kale inşa etti ancak bu durum Rusya İmparatorluğu’nun güçlü konumunu değiştirmeye yetmedi.Rusya, 1783’te Kırım, Taman Yarımadasını, ek olarak, Kuban ve Yeya ırmakları arasında bulunan Kırım topraklarını –resmen- ilhak etti. Türkler bu ilhakı kabullenmek –ses çıkarmamak- durumunda kaldılar. Böylece Kuban Irmağı, o zamanki Adıgey’in (Çerkesya’nın) kuzey sınırı oldu.
Nogayların Ruslara boyun eğmeleri ve Nogay soykırımı
Nogay ordası Kalmık ve Cungar saldırıları başlamadan önce Rus ilerlemesi öünnde bir set gibi durmaktaydı. Yalnız iç çekişmeler, hastalıklar, kuraklıklar, Kalmık istilası vb nedenlerle Nogay Ordası dağıldı. Kazak tarihinde Nogaylı dönemi denen bir dönem oldu. Bu dönemde Kazak, Kırgız, Başkurt , Tatar ve Özbek halklarının tarihinde çok nemli yer tutan mirzalar ve Kaz Tugan jırav gibi büyük ozanlar çıkardılar. Nogaylar’ın bir kısmı Kırım’a göç etti. Bu göçlerde Türkler onları Baserabya bölgesi, Kırım ve Kuban bölgelerine yerleştirdiler.
Kuban’da kalan Nogaylar Adigelerle beraber Rus istilasına karşı çıkacak ve büyük bedeller ödeyecekti.
Kırım Hanlığı topraklarının Rusya’ya ilhak edilmesinden sonra, II.Yekaterina, General A.V.Suvarov’u yeniden Kuban bölgesine gönderdi. General Nogayları Rus yönetimine sokma işiyle görevlendirilmişti. 1783 yılı yaz mevsiminde Nogaylar, Yeysk Kalesi önünde toplandılar, orada sıraya girerek toplu imza verdiler ve Rus yönetimi altına girmeyi kabul ettiler. Böylece, Nogay şefleri İmparatoriçe’ye/ Çariçe’ye bağlılık yemini vermiş oldular. Suvarov, bu bağlılık yeminini kutlamak için Nogay önde gelenlerine büyük bir ziyafet çekti. Bağlılık andının imzalandığı gün Nogaylara 500 kova dolusu votka sunuldu, çok sayıda dana ve koyun da kesildi.
Nogay Göçleri
Sorunlar Nogaylar’ın topraklarını vermesi ya da biat etmeleri değildi. O yıllardan başlayarak böl, parçala, yut ve Türkler etrafında ki Türk ve Çerkes nüfusu yok etmek ya da göç ettirmek, asimile etme politikası o yıllardan başlayacak ve taki 1944 Stalin dönemine kadar durmaksızın devam edecektir. Ruslar gittkleri yerlere Kozak ve Rus yerleşimciler yerleştiriyor. Binlerce verst, desitna arazi el değiştirecek ve insanlar bu kopan yaygarada mecburen göç etmek durumunda kalacaktı. Nogayları Kuban bölgesinden kuzeydeki Ural bölgesine sürme ve oralara yerleştirme kararını aldı. Kuban Irmağı kuzeyindeki topraklar ise, Kazak yerleşimciler için boşaltılacak ve Kazak yerleşimine tahsis edilecekti.Nogayların sürülmeleri ve soykırımdan geçirilmeleri görevi de Suvarov’a verilmişti.
On san Nogay , Bir Milyon Nogay’ın ölümü….
1783 yılı Temmuz ayında Nogayların sürülmeleri programı uygulamaya kondu. Nogaylar topraklarını bırakmama kararı aldılar ve T’av Sultan (Т1ау Султ1ан)komutasında birleşerek direnişe geçtiler. Sonunda Büyük Yeya ırmağı kıyısında büyük bir savaş verildi. Savaşı silâh üstünlüğü olan Ruslar kazandılar. Savaşta Nogaylar 3.000 şehit verdiler. Nogaylar hafif süvari olup Astrahan ve civarında ki bölgelerin Ruslar’ın eline geçmesi ile eskiden silah aldıkları, lojistik sağladıkları alanlardan uzakta kaldılar ve çağın gerisinde kalarak kahramanca savaşarak Adigelerle birlikte can verdiler. 23 Ağustos 1783’te Adıgeler ve Nogaylar birleşerek Yeysk Kalesi’ni bastılar. Kaleyi alamadılar, ama düşmana ağır kayıplar verdirdiler.
Rus otoriteleri Adıgey’e sığınmış olan Nogayları yok etmeyi planlamışlardı. Bunun için Suvarov’a Kuban Irmağını geçme ve Nogaylara saldırma emri verildi.Kuban ve Kafkas kolorduları ile Don Kazak Ordusu da Suvarov’un komutasına verildi. 1783 yılı Ekim ayının ilk gecesi, Suvarov komutasındaki Rus orduları Kuban’ı geçip Adıge topraklarına girdiler, Laba Irmağı kıyılarında barınmakta olan Nogaylara beklenmedik bir anda çullandılar. Nogaylar karşı koydular, ama yok edilmekten kurtulamadılar. Kazaklar çok acımasız davrandılar. Yaşlı, çocuk ve kadın ayırımı yapmadan önlerine çıkan herkesi doğradılar. Belgeler bu tarihsel gerçeği tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Nogaylara yardıma koşan Adıgeler de yok edilmekten kurtulamadılar.
Rusya İmparatorluğu savaştan sonra, (-daha önce Nogay ve Adıgelerden temizlenmiş olması nedeniyle insansız ve boş olan-) Kuban bölgesine Slav nüfusunu yerleştirmeyi kararlaştırdı. II. Yekaterina, 1792’de Taman yarımadası ile birlikte, Kuban ırmağının kuzeyinde kalan toprakları Karadeniz Kazak Ordusu’na bağışladı. 1792-1793’te Kazaklar toplu gruplar halinde gelip (göç ederek) bu yerlere yerleştiler. 1793’te Yekaterinodar (şimdi- ‘Krasnodar’) kentinin temeli atıldı. Kuban Irmağı boyunca yeni Rus kaleleri inşa edildi. Rusya Kazakları kendi yayılmacı (kolonyalist) politikasının öncü bir gücü haline getirmişti.
Kerem GÜNAL