Biz bu araştırmamızda, Ebû Hanife (öl.150)’den Ömer en-Nesefî (öl.537)’ye kadarki süre içerisinde kelâmı problemlerin neler olduğunu, bu problemlere nasıl yaklaştığını, özellikle Mâturidî ekolünün hangi neticelere vardığını araştırmaya çalıştık.Çalışmamızı yürütürken Nesefî’nin “Akaid Metnindeki görüşlerini esas aldık. Fakat, sadece onun Akaid’inde ortaya koyduğu görüşlerini nakletmekle kalmayıp, sınırları içerisinde kalmak şartıyla Ebû Hanife, İmam el-Mâturîdî (öl.233), İmam Ebû Yusr Muhammed El-Pezdevî (öl.493) ve Nesefî akaidinin en meşhur sarihi Sa’du’d-din Mes’ud bin Ömer El-Teftazânî (öl.797)’nin ve dolayısıyla da İmam El-Eş’arî’nin; yeri geldikçe görüşlerine yer verdik, yeri geldikçe de mezheplerin genel görüşlerini, Mu’tezile, Cebriye, Şiîlik…
DEVAMINI OKUKategori: Dini Kitaplar
BÜYÜK TÜRK ALİMİ İMAM MATURİDİ ve MATURİDİLİK – Ahmet AK
Eser, bir giriş, üç bölüm ve bir “ek”ten oluşmaktadır. Giriş’te editör Kutlu’nun, “Bilinen ve Bilinmeyen Yönleriyle Mâturîdî” adlı uzunca bir yazısı yer almaktadır. Kutlu, bu yazısında, onun kendi eserlerinden hareketle, Mâturîdî’nin genel bir portresini çizmekte ve konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. “Maturidiliğin Tarihî Arka Planı” adını taşıyan birinci bölüm, “Ebû Mansûr el-Mâturîdî’nin Hayatı ve Fikirleri” adlı ikinci bölüm, onun hayatı ve eserlerinin yanı sıra tefsir, kelam, “bilgi kuramı”, fıkıh ve fıkıh usulü ile ilgili görüşleri hakkında son derece önemli değerlendirmeleri içermektedir. “Maturidiliğin Oluşumu ve Türkler Arasında Yayılışı” adlı üçüncü…
DEVAMINI OKUMATURİDİ ve İBN TEYMİYYE’DE METOD ANLAYIŞI ve KURÂN – Sabri ERDEM
İslam Düşüncesi’nin iki simasından Maturidi Ehl-i Sünnet Kelamı’nın kurucularından, İbn Teymiyye ise Ashabu’l-Hadis mezhebinin görüşünü belli bir mantık anlayışına göre ortaya koyan kişidir. Bu iki yazarın görüşleri arasında benzerlikler olduğu gibi, birtakım farklılıklar da vardır. Bu benzerlik ve farklılıkların ortaya konması, onların metotları ile problemlere getirdikleri çözümlerin ne olduğunu tespit etmekle mümkündür. Böylece, metotla bu metoda göre ortaya konan çözümler arasındaki uygunluk da ortaya çıkmış olacaktır.
DEVAMINI OKUİMAM MÂTURÎDÎ ve MATURİDİLİK – Sönmez KUTLU
Mâturîdî, İslam düşüncesinde ortaya çıkan farklı din anlayışları içerisinde ‘akılcı-hadarî din anlayışı’nın en önemli şahsiyetlerinden birisidir. Bu anlayışın temelleri, her ne kadar Ebû Hanîfe tarafından ortaya atılarak geliştirilmeye çalışılmışsa da, epistemolojik, teolojik ve felsefi olarak temellendirilmesi Mâturîdî tarafından yapılmıştır. Mâturîdî, bu bakış açısından hareketle kendi döneminde ortaya çıkan dinî problemlere çözüm bulmaya çalışmış, pek çok öğrenci yetiştirmiş ve çeşitli bilim dallarında ilk olma özelliğini taşıyan önemli eserler bırakmıştır. O, hayatında olduğu gibi ölümünden sonra da, büyük ilgi görmüş, geniş bir coğrafyayı etkilemiş ve adına nispetle Maturidilik diye bilinen bir düşünce…
DEVAMINI OKUHabbazi Kelami Görüşleri ve El-Hadi Adlı Eseri
Çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hanefi mezhebine mensup Müslümanların teşkil ettikleri Maturidi kelam sistemi bir Türk düşüncesi görünümü vermektedir. Sunni Müslümanların yüzde ellisinden fazlası tarafından benimsenen bu ekole mensup bilim adamlarından biri de 13. asırda yaşamış olan Türk ilim adamı Habbazi’dir.Bu çalışmamızda kelami görüşlerini bu ilimin tekamül döneminde yazdığı bir eserden yola çıkarak ortaya koymaya çalıştığımız Hoca efendi Habbazi, İslam düşüncesinde orta bir noktayı temsil eden, diğer ekoller ve İslam felsefesiyle Sunni-Maturidi kelamın ilişkileri açısından örnek bir şahsiyettir…(Arka Kapak)
DEVAMINI OKUŞEYTANIN AYARTMASI
Telbis, bir yandan beşerin evrensel zaaflarına, insanın kendini kandırış biçimlerine projektör tutarken; diğer taraftan “Kitab”ın dediğine uymayan pazarlıkçı dindarları yakasından tutup sarsıyor. İbnü’l-Cevzi’nin neşteri keskindir ama insaftan yoksun değildir. O çağın tenkit haritasıdır bu eser. Çeşitli dini gruplar, hafızlar, hadisçiler, fıkıhçılar ve sûfiler ciddi bir tenkit süzgecinden geçiriliyor.
DEVAMINI OKUALLAHIN BİLGİSİNİN EZELLİĞİ ve İNSAN HÜRRİYETİ
Her Müslümanın bilincinde temel bir inanç kök salmıştır. Bu, zatının yüceliğini ve kemalini en üst düzeyde belgeleme ve bunu takdir edebilme imkanına sahip olma onurunu borçlu olduğumuz bir yaratıcıya, kulluk bilincini hayatımızın sonuna kadar taşıma hususunda bir imtihan sürecinden geçirildiğimiz inancıdır. Buna karşın gündelik hayatta pek çok kimsenin sorduğu bir soru vardır: Eğer Allah, ezelde bizim yapacağımız her şeyi biliyorsa, bizi niçin imtihan etmektedir Bu basit soruyu, felsefî düşünme alışkanlığı olan birisi, şöyle yineleyebilmektedir. Sonucu belli olan bir imtihanın Allah açısından bir anlamı olmayacağına göre, bu bizim göz göre göre…
DEVAMINI OKUİBN BACCE’NİN İNSAN GÖRÜŞÜ
Türkiye de İslâm Felsefesi araştırmalarının tarihi ile, bu alana ilişkin literatür birikimi arasında görülen orantısızlığın bir sebebi, toplumun genel olarak felsefe hakkında müspet bir bilinçten yoksun olması ise, bir diğeri ve daha önemlisi de, hiç kuşkusuz, profesyonel felsefecilerin İslâm felsefesi karşısındaki anlaşılmaz duyarsızlığıdır. Belki de bu iki sebeple bir şekilde ilişkili olarak, Türkçe yazan İslâm Felsefesi Tarihi uzmanlarının da, özel alanları karşısında istikrarlı bir tutum içerisinde olmadıklarını görmekteyiz. Türkçe deki İslâm Felsefesi bibliyografyasının mütevâzî durumu, bunun en belirgin kanıtıdır. Bu bağlamda, orijinal kaynaklarla doğrudan diyaloga giremeyen felsefeye meraklı Türk okuyucusunun,…
DEVAMINI OKUTUSİ’NİN İBN SİNA SAVUNMASI
Nasireddin Tûsî. İslam felsefesine. İbn Sina’nın görüşlerini, yöneltilen eleştirilere karşı savunup şerh ederek katkıda bulunmuştur. Onun bu çabası büyük önem taşır. Tûsî, dünya bilim tarihinde 13. yüzyılın en aktif ve üretken matematik ve astronomi bilgini olarak yerini almıştır. İbn Sina’nın felsefesini savunup açıklamak için yazdığı Şerhu’l-İşârât, bir felsefe klasiği haline gelmiştir. Moğol hükümdarı Hülagu’nun desteğiyle Merağa’da kurduğu rasathane yalnızca bir gözlem evi islevi görmemiş, aynı zamanda devrin en mütehassıs bilgin ve filozoflarının toplanarak ilmi faaliyet, tedris ve telif yaptıkları seçkin bir ilim merkezi haline gelmiştir. Burada çalışan ve eser yazan…
DEVAMINI OKUİBN RÜŞD PSİKOLOJİSİ
İslam tasavvuf dünyasının akılcı / felsefeci ekolünün en önemli önder isimlerinden birisidir. İslam alimleri ve özellikle tasavvuf ehli alimler yegane gaye olarak tasavvur ettikleri Insan-ı Kamil’e ulaşmak için metodlar geliştirip, çalışmalar yaparken en önemli adım olarak insanı inceleme, tanıma ve anlama noktasına odaklanmışlardır. Bu çalışmalar erken dönemde şahsi gelişim hedefli ya da sistematiği olmayan sözel yollu aktarıma dayalı hareketler olarak varola gelmiştir. Ancak, tasavvufun çeşitlenmesi, değişik ekol ve okulların ortaya çıkması ile yeterli birikim düzeyine ulaşan İslam tasavvufu sistematik ve akademik eserler ortaya çıkartmaya başlamıştır. İslam düşünce tarihinde Ibn Rüşd…
DEVAMINI OKUCEHALETİN TAHSİLİ
Cahil toplumlarda tarih tekrar eder. Gelişmiş toplumlarda tarih tekrar etmez. Onlarda her şey yeniden başlar, her an yeni bir şey yapılır. İnsan bilmeden bir iş yapamaz. Bilginin başı okumaktır. Bilgi iyidir, bilginin kötüsü olmaz. İnsan bilgiyi iyi veya kötü kullanabilir. Bundan dolayı insan iyilik için yetişmelidir. İlim elde edilir, kazanılır, çünkü varlıksal bir nesnelliği, açıklaması, kavramı ve anlamı vardır. Cehalet olumsuzluktur, yokluktur, nesnelliği, netliği açıklanamaz ve kavramı da yoktur. Öyle ise cehaleti tahsil etmenin anlamı nedir, bu saçma değil mi?
DEVAMINI OKUİSLAMDA DİNİ DÜŞÜNCENİN YENİDEN İNŞASI
Muhammed İkbal, İslam dünyasının çok büyük problemlerle boğuştuğu, varoluş mücadelesi verdiği bir dönemde yaşayan seçkin bir aydın, eşine az rastlanır bir şair, Doğu’yu ve Batı’yı derinliğine kavramış bir allâme, bir mütefekkirdir. İkbal, Şark’ın artık bütün hayatiyetini kaybettiği iddiasının ortalıkta gezindiği bir dönemde, İslam dünyasını asırlık uykusundan uyandırmak için çırpınıyordu. Müslümanların İslam akidesini anlama faaliyetini “İslam’da Dinî Düşünce” olarak tanımlayan İkbal, İslam’da Dinî Düşüncenin Yeniden İnşâsı adlı eserinde, özellikle Müslümanların geri kalma sebeplerini “kader düşüncesi”, “benliğin tahribi”, “Tevhid’e şirk bulaşması” ve “Batı’nın körü körüne taklidi” olarak belirler. Bu değişimin gayesine uygun…
DEVAMINI OKUNÜBÜVVET ve VELAYET MERKEZLİ KELAM-TASAVVUF TARTIŞMALARI
Genel olarak akılcılar ile mistiklerin, başta bilginin kaynağı olmak üzere farklı metodolojik yöntemleri tercih etmeleri sebebiyle birbirleriyle pek anlaşamadıkları bilinen bir husustur. Kelamcıların akılcı felsefe olan Meşşailiğe daha yakın durmalarını, buna karşın sufilerin sezgici bir felsefe olan İşrakiliğe meyletmelerini, bu kaynak ve yaklaşım farklılığının bir neticesi olarak okumak da mümkündür. Bu yönüyle Fahreddin er-Razi ile İbnü’l-Arabi arasındaki farklılığın, Aristo ile Eflatun arasındaki farklılığa benzemesi bir tesadüf değildir. Dr. Faruk Sancar, biri kelamcı diğeri mutasavvıf iki meşhur İslam aliminin, birbiriyle bağlantılı olan nübüvvet ve velayet konularındaki görüşlerini ortaya koyarken, onların takip…
DEVAMINI OKUİSLAMI YENİDEN ANLAMA
Yapılacak iş, İslamın getirdiği ilk anlayışa dönüp ilim otoritelerini yıkmak ve onların otoriterliğinin İslamın esasına aykırı olduğunu öğrenmek, bilmek, öğretmek ve sonra ona göre hareket etmektir. Bir mesele İmam Azam, İmam Şafii, İmam Maturidi, İmam Eşari, İmam Buhari, İmam Gazali dediği için doğru değildir. Doğruluk ölçüsü, bu gibi imamların söylediklerinden ve onların eserlerinde bulunduğundan dolayı değildir. Doğruluk ölçüsünü onların dışında aramak lazımdır. Yapılacak ilmî iş budur. Bu onları küçük görmek değildir. Bu esas, onların kitaplarında da vardır. Onlar da bu esası kabul etmişler ve kendilerinin sözlerini de bu esasa göre…
DEVAMINI OKU