İlahi Hitap Meal-Tefsiri’nde Felak-Nas Arası Sureler

ilahi hitap meal tefsirinde felak nas arası sureler

İlahi Hitap Meal-Tefsiri’nde Felak-Nas Arası Sureler

Ömer Faruk KARATAŞ

Açıklama: 2 yıl önce tamamladığımız ‘İlahi Hitap/Özlü Tefsir (Rahmet ve Hikmet Müdahalesi)’ adlı meal-tefsirimizden alınmış olup okurken de göreceğiniz üzere ayetler tarihi bilgiler (kişi, kabile, olay, soru, problem vs.) mealin içinde bir bütünlük oluşturacak şekilde verilmiş olup ayetlerin/surelerin oturmuş olduğu tarihsel zemini göstermek amaçlanmıştır.

Fil Suresi:

Adını nereden aldığı: 3 Mayıs 630’da Kabe’yi yıkmaya yeltenen Ebrehe adlı bir kralın savaş gücü olarak kullandığı filin geçtiği 1. ayetten ve konusundan almıştır; Nüzul dönemi, yılı, sırası ve temel konusu: Mekke 3. yılı 17. sırada tümü (İnkarcıların akıbeti); Ayet sayısı: (5) Kufe ekolüne göre 5 ayettir; Başlangıcı-Bitişi: Soruyla başlar-Haberle biter; Fasıla harfleri: ل ; Diğer isimleri: E-lem tera;

Harf-kelime sayısı: 96-24;

Meali:

(Başka değil, sadece) varlığı ve icraatlarıyla merhameti bol Allahın adıyla/adına (başlıyorum)!

1-5. (Ey elçi! Mekke’den hacdan dönmekte olan Ebrehe ibn Eksum’un Necran’da konakladığı sırada bazı Mekkelilerce saldırıya uğrayıp mallarının gasp edilmesi, Kulleys adlı ihtişamlı ve şatafatlı bir katedral yaptığı halde beklediği ticari ilgi ve yoğunluğu temin edemediği gibi  Fukaym-ı Kinani tarafından -kabilesince ziyaret temsilcisi olarak seçilip görevlendirildiği sözüyle ikna edip- bayram günü herkes eğlencedeyken kirletip geri dönmesi, hacca çağrı için görevlendirdiği elçinin ve kardeşinin öldürülmesi, Mudarlılara atatıdığı Muhammed ibn Huzai adlı valisinin Urve ibn Hıyad tarafından öldürülerek otoritesinin tanınmadığı/çiğnendiği mesajına muhatap olması, Kureyş kabilesinden bazı gençlerin ticaret için gittikleri Heykel/Maristan adlı yerde ihmalden yangın çıkarmaları… gibi olayların da kışkırtmasıyla, Bizans’ın ve kendisini vali atayan Habeş Necaşisinin ve krallığının Tihame’ye yönetici olarak atadığı bir Himyeri: Ebrehetu’l-Eşrem’in torunu olan, doğrudan ve dolaylı yollarla bölge meliklerinin de desteğini alarak Mekke’nin yoğun ticari imkanını kırıp Yemen’e çekmek, Ak, Eş’ari, Has’am, Kinane, Harem’i kutsal saymayan/haccetmeyen Munebbih ibn Ka’boğulları gibi Arap kabilelerinin desteğinden de yararlanarak Yemenden başlayıp Akabe körfezine oradan da Akdeniz limanlarına/Ortadoğuya bağlanan ticaret yoluna hakim olmak, bu yol Mekke ve Medine’den geçtiği için Kureyş’in ve diğer kabilelerin ticaret yollarını kesip bu işlek yolu kontrolü altına almak, Hıristiyanlığı Arabistan içlerine doğru taşıyıp ihkam etmek, İran’ı güneyden takip etmek isteyen Bizans’ın da desteğiyle Hıristiyanlık adına önemli siyasi ve ticari meydanlar açmak, bunları gerçekleştirmek amacıyla çevrede büyük bir saygınlığı olan Kabe’ye saldırıp tahrip etmek için

Has’amlılardan Nufeyl ibn Habib, Tektal ve Ebu Rigal’in rehberliğinden yararlanarak, yanına kattığı Himyeriler, Kindeliler ve Habeşilerle yola çıkıp Karnu’l-Menazil ve Taif yolu güzergahından vadileri dolduran onbinleri bulan ordusuyla bir aylık yolculuktan sonra Zu Nefer’in başında bulunduğu ve bu olayın Araplar nezdinde itibarlarının düşüreceğini düşünen ve eskiden beri düşman olan Himyerilerin, -mağlup olup öldürülmemek karşılığında rehberlik yapmayı kabul eden- Nufeyl ibn Habib’in başında olduğu Has’amlıların, başında Kulsum ibn Umeys’in olduğu Kinanelilerin hezimetle sonuçlanan küçük çaplı saldırıları gibi birkaç başarısız direnişi kırıp Mekke’ye yaklaşan Hıristiyan Ebrehe ibn  Sabah/Ebu Yeksum komutasında, kabalık ve muhakemesizlikte daha değerli olmadıkları birkaç sayıdaki) fillerle gelenlere (3 Mayıs 570’de Cumartesi sabahı) ne etmişti Rabbin, gördün mü! (Çok daha önceleri Curhum Huzaa ve Kureyşliler gibi bölge içinden saldırılara maruz kalıp iktidarı değişen Mekke’nin, dini, siyasi ve ticari birçok faaliyetin merkezi olmasından dolayı bölge dışından da Tubba ve Yemen meliklerinin, Seyf ibn Yezen, Kisra’nın da birkaç defa ele geçirmek isteyip başarılı olamadıkları gibi, daha dün denilecek kadar yakın bir zamanda gerçekleşen, emniyet için hızla çekildiğiniz Hıra ve Sebir tepelerinden izlediğiniz üzere daha Mekke’ye bile ulaşamadan karargahını kurduğu Harem’i gören Hıra-Kabe arasındaki Muhassab mevkiinde) kurdukları (Kabe’yi tahrip ve ticari güzergahı tahkim) planlarını boşa çıkarmamış mıydı?

(Evet! Allah, fırtınalı ve karartının çöktüğü o günün sabah saatlerinde, bir türlü kaldıramadıkları fillerle uğraşırken) üzerlerine (toprak serpen ve önüne geleni yere çarpan şiddetli ve sürekli bir fırtınayla birlikte alçaktan seyredip batı/deniz tarafından gelip gagalarında ve pençelerinde taşıdıkları adrese teslim, ince, düz ve küçük ama fırtınanın da etkisiyle hızlanıp) sert(leşen çakıl) taşlar(ı) atan sürü sürü (birçok, peş peşe, rengarenk göçmen) kuşlar (kırlangıçlar) salmış; sonunda onlar (delik deşik edilerek, başağı alınıp) serilmiş ekin sapına dönmüşlerdi (orada ağır yaralanıp San’ada ölen Ebrehe’yle birlikte yaralanmalar yanında susuzluk, bulaşıcı hastalıklar gibi etkenlerle çoğu oracıkta, kimi yolda, kimi Yemen’de çürüyüp gitmişler; bu cüretleri sebebiyle iyi tepelenmişler, gururlarıyla birlikte yerle bir edilmişlerdi. Hiç beklemedikleri an ve şekilde Allahın gazabına maruz kalmışlar, siz de bedelsiz-çabasız gerçekleşen bu olay sayesinde birçok ganimete, sonrasında da çevresinde sağladığınız emniyete kavuşmuştunuz…

Ey müşrikler! Bu olaydaki saldırıya karşı koruyup size olan ihsanımızı görmezden gelmeyin, Bize nankörlük etmeyin, tevhidi tasdikle şükredin! Allah, kimsenin yardım ve desteğine ihtiyaç duymadan Kabe’yi düşmanlarınızdan koruduğu gibi, bu ihsana karşılık nankörlükle düşmanlık ettiğiniz tevhide dayalı dinini de koruyabilir. Ama ısrar ve inatla elçimin dilinden duyurduğum tevhid davetimi inkar ve tekziple karşılar, Kabe’nin ve sizin asıl sahibinizin uyarı ve ikazını dinlemeyip sırf düzeninize ters düşüyor diye konumunuzu ve menfaatinizi kaybetmemek için ısrarla muhalefet ederseniz olan size olur!)

Kureyş Suresi:

Adını nereden aldığı: Hz. Peygamberin mensubu olduğu ve Kur’anın ilk muhatabı olan kabileye verilen imkanlardan bahseden aynı kelimenin geçtiği 1. ayetinden ve devamındaki konusundan almıştır; Nüzul dönemi, yılı, sırası ve temel konusu: Mekke 2. yılı 13. sırada tümü (Kureyş’e verilen nimetler); Ayet sayısı: (4) Kufe ve diğer ekollere ekolüne göre 4, Hicaz ekolüne göre 5 ayettir; Başlangıcı-Bitişi: Haberle başlar-Haberle biter; Fasıla harfleri: ت , ف , ش ; Diğer isimleri: Li-ilaf-i kureyş, Sayf; Harf-kelime sayısı: 71-18;

Meali:

(Başka değil, sadece) varlığı ve icraatlarıyla merhameti bol Allahın adıyla/adına (başlıyorum)!

1-4. (Ey elçi! Fil olayının sağladığı güven ve saygınlıkla kervan kervan) kışın (baharat ve değerli taşlar aldığınız Yemen’e) ve yazın (kumaş ve yiyecek aldığınız Şam, bazen Filistin, Mısır, İran, şeker ve mum aldığınız Irak taraflarına yaptığınız ticari) yolculuklarda (yol emniyeti sağlanıp deri, kuru üzüm, elbise, altın, gümüş, silah almak için gelip giden kervanlar için) kendilerine uygun ortam hazırlanan (Abdimenaf, Teym, Adiy, Esed, Zühre, Mahzum, Sehm, Abduddar, Amir, Haris, Cumah ve Muhariboğulları gibi kabilelerin oluşturduğu ve Arap kabileleri içinde önemli bir konum ve nüfuza sahip) Kureyş(kabilesinin müşriklerine söyle! Bu servet ve imkanları, yoğun ve işlek ticareti sağlayacak güvenliğin oluşmasında zanlarının aksine hiçbir payı bulunmayan putlara değil, mucizevi yardımıyla

‘Bunlar Allahın evinin sakinleri ve hamileri!’ diyen yakın-uzak çevre insanlarının gözünde itibarlı, hürmete layık kılıp) onları (gerek hac mevsiminde Mekke’de, gerek haram aylarda Ukaz, Zülmecaz, Mina ve Mecenne panayırlarında, Bizans-Habeşistan-Yemen-İran vs. ile yaptığınız diplomatik anlaşma ve teminatlarla güvence altına alıp genişleterek kervanlar saldığınız geniş ticaret ağı vs. ile ciddi gelirler elde etmenizi sağlayan, bu imkanları sağlayıp kıtlık, yokluk ve) açlıktan kurtaran, (baskın, yağma, talan gibi) korkulardan emin kılan (bu emniyet ve güvenliğin simgesi, adeta teminatı, İbrahim’in hatırası olan) şu Kabe’nin asıl Rabbine (İbrahim gibi, onun davasını sürdüren Muhammed ve çevresindeki müminler gibi muvahhitçe) kulluk etsinler! (Sahip olduğunuz itibar, imkan ve nüfuzu, içsel-dışsal fiziksel veya çevresel her şeyinizi, sıkıştığınızda hatırlayıp yardımına el açtığınız Allaha ve lütfuna borçlusunuz! Muvahhitçe iman, ilahi buyruklara itaat üzere şükredin, size sağladığı imkan ve nimetleri şirk düzen ve geleneğine bağlayıp devamını sağlamak için boş gerekçe, bahane ve endişelerle asıl Rabbinize nankörlük etmeyin!)

Ma’un Suresi:

Adını nereden aldığı: Hayrı engelleyen anlamında müşriklerin bir özelliğinden bahseden, aynı kelimenin geçtiği 7. ayetinden almıştır; Nüzul dönemi, yılı, sırası ve temel konusu: Mekke 2. yılı 7. sırada tümü (İnkarcıların ahlaki nitelikleri); Ayet sayısı: (7) Kufe ekolüne göre 7, diğer ekollere göre 6 ayettir; Başlangıcı-Bitişi: Soruyla başlar-Haberle biter; Fasıla harfleri: ن , م ; Diğer isimleri: Eraeyte(‘llezi yukkezzibu), Din, Tekzib, Yetim; Harf-kelime sayısı: 112-27;

Meali:

(Başka değil, sadece) varlığı ve icraatlarıyla merhameti bol Allahın adıyla/adına (başlıyorum)!

1-7. (Ey elçi!) Görüyor musun şu (uyardığımız) hesaplaşmayı (ve cezayı) yalanlayan, (istediği  gibi ve istediği kadar kullanır/kullandırır ama kestiği devenin yanına gelip et isteyen) yetimi (kibirle, merhametsizce küçümseyip aşağılayarak yanından kovan, muhatap olmayı bile kibrine yediremeyen, dövüp aşağılayarak eliyle, sopasıyla) itip-kakan, (gücü yettiği halde durumlarını umursamadığı için, geliri olmadığı için ihtiyacını karşılayamayan, çaresiz durumdaki) bir yoksulu doyurma(dığı gibi doyurma)ya teşvik etmeyen (As ibn Vail, Velid ibn Muğire, Ebu Süfyan, Ebu Cehl, Amr ibn Aiz vd. gibi müşrik) kimseyi? Onların (karşılaşacakları hesap, çekecekleri azap sebebiyle) vay haline! Ki onlar ibadet(diye yapageldikleri İbrahim’in miras bıraktığı tevhide dayanmayıp şirke bulaşmış, içi boş, yüzeysel birtakım hareketlerden ibaret, yaptıklarının amaç ve içerik)lerinden habersizler, (görünürde, özellikle yabancılara izzet-ikram ederler ama aslında) ona-buna gösteriş yaparlar, (yoksa) en basit bir iyiliği (kullanıp yararlandığı en basit şeyi bile ödünç vermez, bir parça ekmeği-eti) bile (çok görüp) engellerler (ne Allaha saygıları vardır, ne kullarına sevgileri).

 …

Kevser Suresi:

Adını nereden aldığı: Çok hayr anlamında Hz. Peygambere teselli ve hatırlatma bağlamında  aynı kelimenin geçtiği 1. ayetten almıştır; Nüzul dönemi, yılı, sırası ve temel konusu: Mekke 1. yılı 12. sırada tümü (Hz. Peygambere verilen nimetler ve onu teselli); Ayet sayısı: (3) Kufe ekolüne göre 3 ayettir; Başlangıcı-Bitişi: Haberle başlar-Haber ve hükümle biter; Fasıla harfleri: ر ; Diğer isimleri: İnna a’tayna(ke’l-kevser), Nahr; Harf-kelime sayısı: 42-11;

Meali:

(Başka değil, sadece) varlığı ve icraatlarıyla merhameti bol Allahın adıyla/adına (başlıyorum)!

1-3. (Ey elçi! Evladını senden geri aldıysak) Biz sana (tevhid davetini insanlara duyurman için vahyedip seni elçi seçerek maddi-manevi, dünyevi-uhrevi hayır ve lütuf namına) birçok şey verdik (hazırladık)! Öyleyse (sadece, sana sürekli sahip çıkmış, himaye etmiş, yardım ve desteğiyle hep yanında olmuş) Rabbin için namaz kıl (muvahhitçe kulluğunu sürdür, kulluk, itaat ve davetinle tevhidi) açıkça haykır (Allahın şanını ve davasını tavizsiz bir mücadeleyle dillendir)! Doğrusu sana (erkek çocuklarının ölmesini bahane edip hem şirk düzenlerinden yüz çevirmenle boş yere nimet ve imkanlardan mahrum olduğunu, hem de tevhid davetinin kısa sürede ortadan kalkacağını düşünerek sataşıp) nasipsiz diye laf atan (on küsur sene önce Tahir, ardından iki yaşlarında ölen Kasım’ı kastederek bunun üzerinden bile seni rencide eden As ibn Vail, Ebu Cehl, Ebu Leheb, Ukbe ibn Ebi Muayt vd. gibi müşrikler) var ya, asıl nasipsiz odur (onlar gibi olanlardır.

Sana ve tevhid davetine muhalefet ve düşmanlıkla azapla neticelenecek işlerle kısacık ömürlerini heba ederek hayırlardan mahrum kalan/kalacak olanlardır. Sen onlara aldırma, tevhid davetine devam et! Hayatında olduğu gibi senden sonra da kıyamete dek adın dillerden düşmeyecek, hem dünyada hem ahirette son gülen sen olacaksın! Nice zafer, tesir, saygınlık, nimet ve lütuflar senin, sana tabi olanların nasibi olacak; onlara ise düzenlerinin altüst olması ve yanlış safta yanlış tercih ve işler yapmaları sebebiyle pişmanlık, çaresizlik, zillet, hezimet, azap yaraşacak)!

Kafirun Suresi:

Adını nereden aldığı: Kafirlere hitap bağlamında aynı kelimenin geçtiği 1. ayetten ve konusundan almıştır; Nüzul dönemi, yılı, sırası ve temel konusu: Mekke 2. yılı 19. sırada (Kafirlere karşı meydan okuma); Ayet sayısı: (6) Kufe ekolüne göre 7 ayettir; Başlangıcı-Bitişi: Hitapla başlar-Hüküm ve hitapla biter; Fasıla harfleri: ن , م ; Diğer isimleri: Kul ya (eyyuha’l-kafirun), İbade, Munabeze, Mukaşkışa, Munabeze, İbadet, İhlas, Beraet, Din, Mu’abede, (İhlas suresiyle birlikte:) Mukaşkışeteyn veya Mukaşkışetan, Mu’avvizeteyn veya Mu’avvizat, İhlasayn; Harf-kelime sayısı: 96-30;

Meali:

(Başka değil, sadece) varlığı ve icraatlarıyla merhameti bol Allahın adıyla/adına (başlıyorum)!

1-5. (Ey elçi! Varlığından belli-belirsiz haberdar olsalar da hayatlarında aracı/yardımcı/ortak olarak gizli bir gücün temsili şeklinde kabul ettikleri putları gibi hayatlarında somut bir karşılığı olmadığı için hayata müdahale etmeyen, uzakta bir yerlerde diye vehmettikleri Allahın vahyinin sizdeki tesirini gören ve sesini bastırmak için bu sefer de sana, ‘Bir sene sen bizim putlarımıza: Lat ve Uzza’ya kulluk et, bir sene de biz senin ilahına kulluk edelim, böylelikle seni bütün işlerimize ortak edelim! Eğer senin getirdiğin bizde olandan daha hayırlı ise bu hayırda biz sana ortak olmuş, o hayırdan nasibimizi almış oluruz! Yok, bizdeki senin getirdiğinden daha hayırlı ise sen bu hayra ortak olmuş, bu hayırdan nasibini almış olursun!’ diyerek güya uyanıklık edip senede bir karşılıklı mabut tavizi

(…) teklifinde bulunan, gerekirse zengin edecek kadar mal vermeyi, kızlarından istediğinle veya Mekke ve civarının en güzel kadınlarıyla evlendirmeyi, başlarına reisliği bile güya teklif eden Velid ibn Muğire, As ibn Vail, Esved ibn Abdulmuttalib, Utbe ibn Rebia, Ebu Cehl, Umeyye ibn Halef,Esved ibn Abdi Yağus gibi müşrik kodamanlara korkmadan, çekinmeden şöyle) haykır (zira sen bu tevhidi insanlara duyurmak için seçildin): ‘Ey (tevhidi) inkar edenler! (Güya Allahın yeryüzündeki sembolik temsilcileri sayıp yardım ve desteğini umarak ama menfaatiniz için onları bile malzeme diye pazara çıkaracak kadar gayr-i ciddi) önünde eğildiğiniz putların önünde (sizin gibi) eğilmem asla olacak şey değil! Zaten siz de benim kulluk ettiğim(Rabbim)e (muvahhitçe) kulluk edecek değilsiniz! (Daha önce eğilmediğim gibi bundan sonra da) tapın(ırcasına bel bağla)dığınız putlarınız önünde (sizin gibi) eğilecek değilim, zaten siz de benim kulluk ettiğim(Rabbim)e (muvahhitçe) kulluk edecek değilsiniz! (Son sözüm şu: Şirke dayalı batıl) dininiz sizin olsun, benim dinim bana (yeter! Beni vazgeçirmek, yıldırmak için boş yere çırpınmayın, beyhude taktik ve numaralar çevirmeyin!)’

Nasr Suresi:

Adını nereden aldığı: Allahın yardımı anlamında aynı kelimenin geçtiği 1. ayetten ve konusundan almıştır; Nüzul dönemi, yılı, sırası ve temel konusu: Medine 9. yılı 2. sırada tümü (Fetih ve zafer müjdesine karşı kulluk); Ayet sayısı: (3) Kufe ekolüne göre 3 ayettir; Başlangıcı-Bitişi: Haberle başlar-Haberle biter; Fasıla harfleri: ح , ه , ا ; Diğer isimleri: İza ca’ (nasrullahi ve’l-feth), Nasrullah, Feth, Tevdi’; Harf-kelime sayısı: 79-22;

Meali:

(Başka değil, sadece) varlığı ve icraatlarıyla merhameti bol Allahın adıyla/adına (başlıyorum)!

1-3. (Ey elçi! Türlü iniş-çıkışlarıyla uzun ve meşakkatli tevhid mücadelesinin ardından, Ensar ve Muhacirlerle birlikte davet gönderilip beraber hareket etme sözü alınan Suleym, Gıfar, Eslem, Muzeyne, Cuheyne, Temim, Kays, Esed, Leys ve Gatafan kabilelerinden oluşan on iki bin kişilik kalabalık bir ordunun başında Medine’den hareket edip daha önce çıkarıldığın Mekke’ye doğru yola çıktığınız, iki hafta kaldığınız Mekke’de evinde kalıp direnilmemesi şartıyla verdiğin emanla, farklı noktalarda askere yaktırdığın ateşlerin psikolojik etkisiyle, ileri gelenlerle yapılan görüşmelerle her şeye rağmen sana yakışır bir tavırla kan dökülmeden müşriklere karşı galip ve muzaffer olarak varmanız, zamanında size kan kusturan müşriklere karşı mutlak bir üstünlük sağlamanız için) Allahın yardımı ve fethi geldiğinde (tevhid bayrağının dalgalandığı diğer fetihlerin kapısının da aralandığı, Bedir ve sonrasından başlamak üzere en son 27 Kasım 629’da Medine’den çıkıp bir hafta sonra Mekke’ye girerek Kureyş’i etkisiz hale getirmeniz, devranın sizin lehinize onların da aleyhinde seyretmesiyle akın akın farklı sayı ve aralıklarla Medine’ye gelen, kısa veya uzun süreli kalıp seninle tevhid, beraber hareket etme gibi değişik konularda anlaşmalar yapan, savaşa iştirak eden veya teslimiyet gösteren; şahıs olarak: Muğire ibn Şube, Kays ibn Nuşbe, Mesud ibn Ruhayla, Amr ibn As, Halid ibn Velid, Vesile ibn Eska, Ferve ibn Museyk, Vebr ibn Yuhannis, Cufilerden Ebu Sebre ve iki oğlu, Rebia ibn Reva, Adiy ibn Hatim, Rebi ibn Dırar, Ka’b ibn Zuheyr, Urve ibn Mesud, Amr ibn Musebbih, Abdullah ibn Zulbicadeyn, Abde ibn Mushir…

Kabile temsilcileri ve heyet olarak: otuz kişilik Gıfarlılar, Cuheyneliler, dörtyüz kişilik Muzeyneliler, seksen kişilik Devsliler, elli kişilik Eş’ariler, Uzre, Sa’d-u Huzeyme, Beliy, Temim, Esed ibn Huzeyme, Eslem, yediyüz kişilik Eşca, Sa’d ibn Bekr, ondan fazla kişiden oluşan Hanifeoğulları, yirmi kişilik Abd-u Kays Kinde, bin kişilik Suleymoğulları, on kişilik Dariyyun, onüç kişilik Behra, onüç kişilik Tucib, yüzelli kişilik Becile, dokuz kişilik Abs, onbeş kişilik Reha, Bekka, Rehavi, Uzre, Huseyn, Abd ibn Kays, Gafik, Barık, Sa’du’l-Aşire’lerden Zubab, Mehre ve onlardan Zuheyr ibn Kırdım, Amir ibn Sa’saa, Sakif, Sa’lebe, Salaman, Zubeyd, Gamid, Gassan, Ezd, Has’am, Havlan, Himyer, Kilab, Fezare, Murre, Bahile, Şeyban, Kuşeyr ibn Ka’b, Ceyşan, Haris ibn Ka’b, Cuzam, Hilal ibn Amir, Muharib, Tağlib, Has’am, Sadef, Kinde, Hadramevt, Neha, Kinane, Hamdan…

bölge valisi Ferve ibn Amr vd. gibi) insanların da kitleler halinde Allahın (tevhid) dinine girdiğini gördüğünde (Kabe’nin içinde ve dışındaki irili-ufaklı, şekilli-şekilsiz putları teker teker devirip/devirtip sana Mekke’yi ve ahalisini şirkten temizleme muvaffakiyeti lütfeden) Rabbini överek yücelt(meye, Ona kulluğa devam et) ve O’ndan (hem kendin, hem de örnek olmakla sorumlu olduğun müminler için) bağışlanma dile (O’na karşı mütevazi bir kul olma tavrını sürdür, asla O’nsuz amacına ulaşamayacağın bilincini koru! Böyle başlayıp devam eden tevhid ve teslimiyete dayalı hayatın yine aynı güzellikle sona ersin)! Zaten O (samimi ve yürekten) yönelişleri hep kabul buyuran, (mümin kullarına) hep merhametli olandır!

Tebbet Suresi:

Adını nereden aldığı: Beddua anlamında aynı kelimenin geçtiği 1. ayetten almıştır; Nüzul dönemi, yılı, sırası ve temel konusu: Mekke 3. yılı 13. sırada tümü (Hz. Peygamberin İslam düşmanı amcası Ebu Leheb’e beddua); Ayet sayısı: (5) Kufe ekolüne göre 5 ayettir; Başlangıcı-Bitişi: Beddua ile başlar-Haberle biter; Fasıla harfleri: د , ب ; Diğer isimleri: Tebbet yeda ebi leheb(in ve tebb), Mesed, Ebu Leheb, Hatab; Harf-kelime sayısı: 81-27;

Meali:

(Başka değil, sadece) varlığı ve icraatlarıyla merhameti bol Allahın adıyla/adına (başlıyorum)!

1-5. (Ey elçi! Sürekli sana olmadık engeller çıkaran, yoluna taş koyan, davetinden yıldırmak için elinden geleni yapan, Safa tepesine çıkıp: ‘Baskın var! Ben size sabaha-akşama düşman baskınına uğrayacağınızı haber verecek olsam/şu vadinin arkasında atlılar size baskın yapmak istiyorlar desem beni tasdik eder misiniz? Öyleyse iyi dinleyin! Ben sizi önünüzdeki şiddetli bir azaptan sakındıran biriyim! Ey Galib/Mürre/Kilab/Kusay/Abd-i Menafoğulları! Kendinizi ateşten koruyun! ‘La ilahe illallah!’ demedikçe size Allahtan gelecek bir zararı ne önleyebilirim, ne de dünyadan bir fayda sağlayabilirim!’ diye davet ettiğinde sana: ‘Seni helak olası, elleri kuruyasıca! Bizi bunun için mi topladın?’ diyerek beddua eden, ‘Müslüman olursam bana ne var?’ sorusuna ‘Müslümanlara ne varsa sana da o!’ diye cevap vermene karşılık ‘Ne yani onlara karşı benim bir ayrıcalığım/üstünlüğüm olmayacak mı?

Onlarla beni aynı kefede görecek bu dine yuh olsun!’ diyen, kapına pislik atan, sana ve davetine karşı öfkeden kudurup kızaran asıl o amcan olacak Abduluzza/) Ebu Leheb’in (muhalefet ve düşmanlık için kalkan) elleri kurusun! Kuruyacak da (mahv-u perişan olacak! ‘Yeğenim haklıysa malımı-çocuklarımı ondan korumak için fidye bile veririm!’ diyor da) ne (o çok güvenip gururlandığı) malının, ne de kazandığının (çocuklarının) ona hiçbir faydası olmayacak (zaten malı, kazancı Bize karşı kendisine ne fayda sağlayabilir ki? Bir hiç uğruna rezilce telef olup gidecek! Ahirette de) kesinlikle alev alev yanan bir ateşe girecek!

Ayrıca o (düşmanlıkta kocasını aratmayan, sürekli seni rencide eden, sürekli aleyhine laf götürüp getiren, yoluna dikenler saçan, gerdanlığını satıp sana düşmanlıkta kullanan, fırsat buldukça öfkesinden oraya buraya kin, nefret tohumları saçan o şirret) karısı (Ummu Cemil: Avra binti Harb) da boynunda (kocasının ateşini harlamak için hurma lifinden örülü kalın, kopmaz bir) urgan, odun hamalı olarak… (Karı-koca bu yaptıklarının bedelini çok ağır ödeyecek, iyice burunları sürtülecek…)

İhlas Suresi:

Adını nereden aldığı: Allahı özlü olarak anlatan konusundan almıştır; Nüzul dönemi, yılı, sırası ve temel konusu: Mekke 1. yılı 7. sırada tümü (Allahın yüceliği); Ayet sayısı: (4) Kufe ekolüne göre 4, Mekke ve Şam ekolüne göre 5 ayettir; Başlangıcı-Bitişi: Hitapla başlar-Haberle biter; Fasıla harfleri: د ; Diğer isimleri: Kul huva’llahu ahad (Allahu’s-samed), Esas, Samed, Tevhid, Tefrid, Tecrid, Necat, Nisbe, Ma’rife, Cemal, Cerb, Muavvize, Mani’a, Muhdar veya Muhdır, Munfira veya Muneffira, İman, Velayet, Berae, Muzekkira, Nur, Eman, Şafiye, Ma’rifet, (Kafirun suresiyle birlikte) Mukaşkışeteyn veya Mukaşkışetan, Mu’avvizeteyn veya Mu’avvizat, İhlasayn; Harf-kelime sayısı: 48-17;

Meali:

(Başka değil, sadece) varlığı ve icraatlarıyla merhameti bol Allahın adıyla/adına (başlıyorum)!

1-4. (Ey elçi ve şahsında mümin muhatap! Onların inandığı değil de güya senin davet ettiğin Allahın nasıllığını, kendi bildikleri dışında nasıl bir Allaha davet ettiğini soran müşriklere) söyle: ‘O Allah (var ya, iddia ettiğiniz gibi değil; zatıyla, esma, sıfat, fiil ve yasalarıyla hiçbir şeye hiçbir anlamda benzemez, ortaksız, benzersiz ve) tektir, (madem öyle o halde) her anlamda mutlak mükemmeldir (herkesçe, her zaman, her yerde, her durum ve her anlamda ihtiyaç duyulan ama hiçbir şeye zerrece ihtiyacı olmayan, her anlamda kendi kendine yeten, ne sizin cinler ve meleklerle ilgili, ne de Ehl-i Kitabın Meryem, İsa ve Üzeyir’le ilgili iddialarının aksine, ne kız ne erkek, asla birini) doğurmadığı gibi (birinden de) doğmamış olan (yaratılanlardaki ortak biyolojik durum ve özelliklerden tamamen uzak ve münezzehtir); öyleyse O, hiçbir (anlam ve boyutta) hiçbir dengi/benzeri olmayandır (O’na benzetilebilir, örneklendirebilir, kıyaslanabilir, indirgeyip denkleştirerek hakkında bilgi edinilebilir hiçbir şey yok)!’

Felak Suresi:

Adını nereden aldığı: Allaha sığınma bağlamında Sabah anlamına gelen aynı kelimenin geçtiği 1. ayetinden almıştır; Nüzul dönemi, yılı, sırası ve temel konusu: Mekke 3. yılı 14. sırada tümü (Şer güçlerden Allaha sığınmak); Ayet sayısı: (5) Kufe ekolüne göre 5 ayettir; Başlangıcı-Bitişi: Hitapla başlar-Hitapla biter; Fasıla harfleri: د , ب , ق ; Diğer isimleri: Kul euzü bi-Rabbi’l-felak, (Nas suresiyle birlikte) Mu’avvizeteyn/Mu’avvizetan veya Mu’avvizat, Mukaşkışeteyn veya Mukaşkışetan;

Harf-kelime sayısı: 70-26;

Meali:

(Başka değil, sadece) varlığı ve icraatlarıyla merhameti bol Allahın adıyla/adına (başlıyorum)!

1-5. (Ey elçi ve şahsında mümin muhatap! Senin cinlenmiş olduğunu iddia eden, seni sahipsiz zanneden, türlü sataşmalarla seni rencide edip yıpratmaya çabalayan müşriklere) söyle: (Ben her zaman ve her yerde, her durum ve şartta) yarattıklarının (gizli-açık) şerrinden, (karanlığı ve serinliği çöküp) bastırdığında gecenin (ve içinde barındırdıklarının) şerrinden, (iplere attıkları) düğümlere üfley(ip güya bir şeyler okuyarak sevilmeyen, düşman kabul edilen kimselere zarar verdiği iddia edil)en üfürükçü(kahine)lerin şerrinden, (zarar verecek şekilde) kıskandığında kıskananın şerrinden (başkasına değil, zerreden küreye her şeyi yaratıp ortaya çıkardığı gibi her günün başlangıcında) tan vaktini ağartan Rabbe sığınırım! (Sahipsiz, köksüz, desteksiz-dayanaksız değilim! Hem duamda, hem hayatın içinde rağbetim de gayretim de O’na itaat ve teslimiyettir, bu istikamette karşılaştığım tüm engelleyici, saptırıcı güç ve şartlardan, neticesinde dünyevi-uhrevi zararıma/aleyhime olacak tercih, tavır ve işlerden Allaha sığınır, O’nun yardım ve desteğine bel bağlarım)!

 …

Nas Suresi:

Adını nereden aldığı: Allaha sığınma bağlamında insanlar anlamına gelen aynı kelimenin geçtiği 1. ayetten almıştır; Nüzul dönemi, yılı, sırası ve temel konusu: Mekke 2. yılı 3. sırada tümü (Şer güçlerden Allaha sığınmak); Ayet sayısı: (6) Kufe ekolüne göre 6 ayettir; Başlangıcı-Bitişi: Hitapla başlar-Haberle biter; Fasıla harfleri: س ; Diğer isimleri: Kul euzü bi-Rabbi’n-nas. (Felak suresiyle birlikte) Mu’avvizeteyn veya Mu’avvizetan veya Mu’avvizat, Mukaşkışeteyn veya Mukaşkışetan;

Harf-kelime sayısı: 76-21;

Meali:

(Başka değil, sadece) varlığı ve icraatlarıyla merhameti bol Allahın adıyla/adına (başlıyorum)!

1-6. (Ey elçi ve şahsında mümin muhatap! Senin cinlenmiş olduğunu iddia eden, seni sahipsiz zanneden, türlü sataşmalarla seni rencide edip yıpratmaya çabalayan müşriklere) söyle: (Ben her zaman ve her yerde, her durum ve şartta) insanların içine sürekli fısılday(ıp duran, türlü numara ve taktiklerle tevhid ve teslimiyete dayalı yoldan çıkmaya kışkırtmak için farklı yol ve yönlerden sokup zehirlemek için yılan gibi gaflet anı/fırsatı kollay)an sinsi şeytanın; cinlerden ve insanlardan (görünmez-görünür) şeytanın (ve şeytansıların gizli-açık saptırıcı) şerrinden, (başkasına değil) insanların (asıl/tek sahibi:) Rabbine, insanların mutlak melikine/mutlak hükümdarına, insanların (tek ve gerçek) ilahına sığınırım (Sahipsiz, köksüz, desteksiz-dayanaksız değilim! Hem duamda, hem hayatın içinde rağbetim de gayretim de O’na itaat ve teslimiyettir, bu istikamette karşılaştığım tüm engelleyici, saptırıcı güç ve şartlardan, neticesinde dünyeviuhrevi zararıma/aleyhime olacak tercih, tavır ve işlerden Allaha sığınır, O’nun yardım ve desteğine bel bağlarım)!

Dipnot: Meali oluştururken istifade ettiğimiz referanslar, orijinal metnin sonunda listelenmiş olup buraya almadık. Yine sureye giriş bilgileri olarak mealden önce verdiğimiz bilgiler arasında ‘fezaili’ de orijinal metinde yer almaktadır.

İlgili Yazılar