Maturidi inanç sistemini topluma kim anlatacak?

Maturidi inanç sistemini topluma kim anlatacak?

Dün kaldığımız yerden devam. Dün, Diyanet İşleri eski başkanı ve din işlerinden sorumlu eski devlet bakanı Said Yazıcıoğlu’nun ‘eski bakanlar’ buluşma yemeğinde yaptığı konuşmayı ve o konuşmada dile getirdiği çözüm önerisini bu köşeye taşımıştık.

Yazıcıoğlu’na göre itikatte bağlı olduğumuz Maturidi’nin ortaya koyduğu inanç sistemine kulak verirsek bu sorunu kökten çözmemiz mümkün.

Bu kez kendisini aradım ve telefonla mini bir röportaj yaptım:

Bugün ve gelecekteki FETÖ’lerden köklü olarak kurtaracak bir öneri getirmişsiniz ancak kafamızı karıştırmıyor musunuz?

Kafalarımız karışacak ki bir çıkış yolu bulabilelim. Kafa karışıklığı güzeldir. Bakın bir süreçten geçiyoruz ve bir yerde tıkandık kaldık. Buna köklü bir çözüm yolu bulmamız lazım. Aynı istikamet, aynı doğrultu ve aynı anlayışı tekrar etmenin bir faydası yok. Karşı karşıya olduğumuz soruna dair bir çıkış yolu önerdim. Yeni bir şey de değil. İhmal ettiğimiz bir şeyi hatırlattım sadece. Ben Maturidi düşüncesini alıp, montajlayalım bu işi kökten bitirelim demiyorum. Bu düşünce yapısını da dikkate alalım, mevcut anlayışla gelip duvara tosladığımız yer ortada. Demek ki yeterli olmuyormuş. Benim söylediğim, yine kendi kültür dünyamızdaki önemli düşünce sistematiğinin bu vesile ile tartışılarak ondan istifade edilmesidir.

***

Diyorsunuz ki, çıkış yolumuz İmamı Maturidi’nin ortaya koyduğu ‘inanç sistemi’dir; peki, bu sistemi topluma kim anlatacak?

Toplumu bu konuda bilgilendirecek  olan en etkili kurum Diyanet’tir. FETÖ sorunu daha çok dini bir sorun olduğu için Diyanet’in bu süreçte elini taşın altına koyması ve etkin bir şekilde görev alması lazım. Ancak bunu yapabilmesi için bu süreçte biraz resmi otoritenin dışına çıkması ve sivilleşmesi lazım. Daha sivil nasıl olunabilir buna kafa yorulabilir. Peki Diyanet bunu nasıl yapacak? Bakın, her hafta en az 30 milyon belki daha fazla insan cuma namazına geliyor. Yani cuma namazına gelen bir insan orada zaten yaygın bir eğitim alıyor diyebiliriz. İnanılmaz bir güç. Hutbeler bu bağlamda yeniden gözden geçirilebilir. Diyanet, MEB ile işbirliği yaparak, okullarda verilen din kültürü ders müfredatlarını yeniden gözden geçirebilir. Yine Diyanet, ilahiyat fakülteleri ile ortaklaşa çalışmalar yapabilir. Türkiye’nin dini, akaidi, inanç sorunlarına dair ilahiyat fakültelerine akademik araştırmalar yaptırabilir. Ki son Olağanüstü Din Şurası’nda da buna benzer öneriler konuşuldu, tartışıldı.

Madem bu kadar muhteşem bir inanç sistemi öneriyor, itikatte de bağlıyız, Maturidi’yi neden tanımıyoruz?

Uzak durduğumuzu, ihmal ettiğimizi ve yeteri kadar tanımadığımızı  söyleyebiliriz. Bunun haklı gerekçeleri de var. Coğrafi uzaklık, Osmanlı döneminde bilinçli olarak siyaseten uzak durulması bu sebepler arasında. İtikatte bağlı olduğumuzu söylediğimiz İmam Maturidi’nin eserleri medreselerimizden uzak tutulmuştur. Ta 90’lı yıllara kadar bu böyledir. Yeni yeni bakıyoruz, tanıyoruz. Bizim inanç sistemimiz daha çok Eşar’i ağırlıklıdır. Maturidi ise ağırlığı ile mütenasip bir şekilde medreselerimizde yer almamıştır, ihmal edilmiştir.

***

Peki, tam olarak söylediğiniz şey nedir? İnanç sistemimizde bir değişikliğe mi gidiyoruz, ne oluyor?

İnanç sisteminde bir değişiklik demeyelim. Farklı bir arayış değil benim önerim. Bugüne kadar eksik bıraktığımız, ihmal ettiğimiz kısmı tamamlamak diyelim. Eşar’i kısmı tamam. Onu Maturidi’nin ortaya koyduğu sistem ile  tamamlayalım diyorum. Bakınız Kur’an’ı Kerim 200’ün üzerinde ayette ‘akletmeyi’ buyurur: ‘Bakmaz mısınız’, ‘akletmez misiniz’, ‘görmez misiniz’, ‘düşünmez misiniz, ‘ibret almaz mısınız’ der. Yani insana aklını hatırlatır, iradesini hatırlatır bu sorularla. Düşünmeye sevkeder. Maturidi’nin ortaya koyduğu sistem tam olarak budur işte. İnsana özgür düşünmeyi, birey olmayı hatırlatır ve aklını kullanmasını teşvik eder. Şu olan bitene bir bakın. Karşımızda dini motifleri kullanan bir örgüt var. Mensuplarına bir bakın. Aklını kullansalar, iradelerini kullansalar böyle bir örgütün peşine takılıp giderler miydi? Benim söylediğim şey budur: İhmal ettiğimiz kısımlara yönelelim diyorum.

Son sorum, İmam Maturidi’nin tarikatlara, cemaalere bakışı nasıldır?

İmam Maturidi, Buhara bölgesinde Semerkant’ta doğmuş ve yetişmiştir. O bölge aynı zamanda toplumumuzu çok derinden etkileyen Ahmet Yesevi gibi, Nakşibendi gibi çok güçlü tarikatların neşvünema ettiği bir bölgedir. Maturidi yaşadığı dönemde zındıklara karşı çok ciddi bir mücadele yürütmüştür ancak tarikat erbabıyla karşı karşıya gelmişliği yok benim bildiğim kadarıyla.

Kaynak: Karar Gazetesi – Elif Çakır

İlgili Yazılar