Mâturîdî Âlimlere Göre İlhamın Bilgi Kaynağı Olması Sorunu
Prof. Dr. Ahmet AK
Özet
Hanefi-Mâturîdî âlimlere göre ilham, nazar ve istidlale başvurmadan kalbe gelen bilgidir.
Bu bilgi Allah’ın rahmetinden lütfünden olduğu gibi şeytanın vesvesesi ve nefsin hevâsından kaynaklanabilir. Nitekim Şems Suresi 8. ayette insana gelen ilhamın “fücur” da takva da olabileceği açıkça beyan edilmektedir. Bu sebeple ilham yolu ile elde edilen bilgi doğru da olabilir, yanlış ta olabilir. Ayrıca kalbe gelen bilginin rahmânî mi şeytanî mi olduğunu kesin olarak bilmek de mümkün değildir. Bundan dolayı Mâturîdî âlimlere göre ilham, zan ifade eder ve bilgi elde etmenin yollarından kabul edilmez. İmam Mâturîdî, Ebü’l-Yüsr Pezdevî, Ebu’l-Muîn Nesefî, Ömer Nesefî ve Alauddin Semerkandi gibi Hanefî âlimler ise naklin yanı sıra akla, istidlâle ve ilme büyük önem vererek, ilhamı kesinlikle bilgiye ulaşmanın yolu kabul etmemişlerdir. Ayrıca ilhamın kötüye kullanılmasına engel olmaya çalışmışlar ve Müslümanları bu konuda uyarmışlardır. Nitekim başta İmam Mâturîdî olmak üzere bütün Hanefi-Mâturîdî âlimler, ilim elde etmenin yollarını Havassı hamse, Doğru Haber ve akıl ile istidlal olarak kabul etmişlerdir. İlhamı ise bilgiye ulaşma yollan arasında saymamışlardır. Mâturîdîliğin görüşlerini özetleyen Ömer Nesefî de Akâidü’n-Nesefİyye adlı eserinde açıkça “İlham, bilgi elde etmenin yollarından değildir” demektedir. Bu makalede, İmam el-Mâturîdî’den başlayarak Hanefî-Maturidî âlimlerin ilham hakkmdaki görüşleri tarihi sıraya göre ortaya konulup, analiz edilecektir.